Besi Hayvanlarında Gözlenen Bazı Hastalıklar
- Antraks (Şarbon)
- Mastitis
- Şap Hastalığı
- Tüberkilozis
- Cysticercosis (Tenyalar)
- Brucellosis (Brusella Hastalığı)
- Buzağı İshalleri
-----------------Antraks------------------
Antraks,  sporlu bir basil olan, Bacillus anthracis tarafından oluşturulan  septisemik, akut infeksiyöz zoonoz bir hastalıktır. Enfeksiyon, vucut  ısısının yükselmesi, dalağın şişmesi, kanın koyu renk alması ve  pıhtılaşmaması deri altı ve subseröz dokularda serohemorajik  infiltrasyonların oluşması ile karakterizedir.
Hastalık  en fazla sığır, koyun, keçi, manda, deve ve geyiklerde daha az olarakta  domuz at ve karnivorlarda gözükür. Genç hayvanlar daha duyarlıdır.  Hastalanan hayvanlar, ölümden 1-2 gün önce sütleriyle gaita ve idrarları  ile basil çıkarırlar. B. antracis, ölen hayvanların vücudunda spor  oluşturmaz. Ancak, hayvana otopsi yapılırsa veya ölen hayvanların  ölümünden sonra tabii deliklerden gelen kanın hava ile temasında  basiller spor verirler. Etkenin vejatatif formu, diğer sporsuz  bakteriler kadar dayanıklıdır. Açılmamış kadavralarda vejatatif formları  putrefikasyonun etkisiyle 3-6 günde tahrip olmaktadır. Buna karşın  sporları çok dirençlidir. Sporları sularda, toprakta, meralarda uzun  süre (50-60 yıl) canlı kalabildiğinden dolayı bu sporlarla bulaşık  yerler infeksiyon kaynağı olarak rol oynarlar. Bu nedenla kadavralar  açılmadan meralardan ve akarsulardan uzak yerlere iki metre kadar derine  gömülmeli ve üzerine sönmemiş kireç dökülmelidir.
Bulaşma:
1. Sindirim sistemi ile: Bulaşık ot, yem gibi gıdaların ağız yolu ile alınması ile olur.
2.  Solunum yolu ile: Hayvanlarda nadir görülen bu bulaşma şekli insanlarda  sporların, hayvan postu, kıllar, yün ve yapağı ile gerçekleşir.
3.  Deri yolu ile: Deride oluşan çeşitli portantrelerden (ısırma, kırpma,  sıyrık, çizik v.s.) etkenin girmesiyle olur. İnsanlar ise kontamine et,  kan, temas yolu ile hastalığı alırlar.
Semptomlar:
İnkübasyon  periyodu, hayvanın türüne, direncine, vücuda giren etkenin miktarına,  virülansına ve etkenin giriş yoluna göre değişir.
Hastalık  koyun ve keçilerde perakut ve akut bir seyir izleyerek çok kısa zamanda  ölümle son bulur. En fazla titreme, sersemlik, solunum güçlüğü, kan  işeme ve doğal deliklerden kan gelmesi gibi klinik bulgular görülür.  Sığırlarda tablo daha az belirgin olmakla birlikte koyun ve keçilere  benzer.
Hastalık  insanlarda, deri şarbonu, akciğer şarbonu ve ender olarak görülen  bağırsak şarbonu olarak üç ayrı şekilde görülür. Deri şarbonu; papül,  vesikül ve püstülle karakterize üzerinde siyah bir kabuk bulunan  nekrotik ülserler şeklinde görülebileceği gibi, bağ dokusu, boyun, göğüs  ve göz kapaklarının deri altı dokusunda ödemler ve bu ödemli alanın  üstünde vesikülle karakterize bir şekilde de görülebilmektedir. Akciğer  şarbonu; özellikle hayvan yünleri ve kıllarıyla uğraşanların sporları  solumasıyla meydana gelmektedir. Ağır bir hemorajik bronko-pnömoni ile  karakterizedir. Bağırsak şarbonu; genel durum bozukluğu ve şiddetli bir  gastro-enteritis ile karakterizedir. Tanı koymak güç olduğundan dolayı  kurtuluşu yok gibidir. Bu klinik formların birisinde etken kana karışıp  septisemi yaparsa hastalık öldürücü bir hal alır. Menenjitin de  görüldüğü vakalar mevcuttur.
Teşhis:
Klinik  olarak teşhisi zordur. Çünkü ani ölüm yapabilen ve yakın semptom  gösteren yanıkara, basiller ikterohemoglobinuru, leptospriosis,  piroplasmosis, klostridyal infeksiyonlar ile karıştırılabilir.
Laboratuvar Muayeneleri:
Laboratuvarlara  hasta veya ölen hayvandan 3-4 adet kan frotisi, steril bir pamuğa  emdirilmiş kan, hayvan açılmışsa dalak ve diğer iç organlardan parçalar  en kısa zamanda laboratuvara ulaştırılmalıdır.
Korunma:
Mera  bulaşmasını önlemek için şüpheli ve tehlikeli meralar duyarlı  hayvanlara kapatılır. Ot ve samandan şüpheleniyorsa bunlar imha edilir.  Hastalık ahırda çıkmış ise hastalar tecrit edilip hekim gerek duyarsa  sağıtıma alır. Sağlamlara aşı uygulanır. Ahırdaki malzemeler dezenfekte  edilir. Aşı yapıldıktan 10-14gün içersinde bağışıklık gelişir. Tek  tırnaklılarda bu süre biraz daha uzun olabilir.
---------------Mastitis----------------
Süt  sığırcılığının yaygın ve en masraflı hastalığı olan mastitis, memenin  iltihabıdır. Mastitis, çok sayıda mikrop tarafından oluşturulur. Neden  olduğu ekonomik kayıplar ise şunlardır;
 Süt veriminde azalma (%61-70)
 Süt veriminde azalma (%61-70) Yenilenen sürü (%11-22)
 Yenilenen sürü (%11-22) Diğer (Süt kalitesinde düşüş, ölüm)
 Diğer (Süt kalitesinde düşüş, ölüm) Tedavi masrafları (%3-9)
 Tedavi masrafları (%3-9) Mastitisin İnsan Sağlığına Etkisi
 Mastitisin İnsan Sağlığına EtkisiMastitisli  memelerden elde edilen sütleri içenler, ve bu sütlerden yapılan  peynirleri yiyenler, mastitis' in belli başlı etkenleri olan Stafilokok  ve toksinlerini, Streptokokları alarak, zehirlenmelere maruz kalırlar.  Ayrıca, tüberkülozik mastitisli sütler daha tehlikeli olup, insanlara  tüberkülozu (verem) bulaştırır. Bu bakımdan mastitis, aynı zamanda  hayvanlardan insanlara geçebilen (zoonoz) hastalıklar arasında yer alır.
Mastitisten korunma önlemlerinin başlıcaları :
 Hijyen ; Çevre hijyeni ve Sağım ekipmanı ve Elle sağım hijyeni olarak ele alınmalıdır.
 Hijyen ; Çevre hijyeni ve Sağım ekipmanı ve Elle sağım hijyeni olarak ele alınmalıdır. Subkliniklerin zamanında tespiti ve Kuruda tedavi
 Subkliniklerin zamanında tespiti ve Kuruda tedavi Disiplinli kayıt ve kontrol sistemleri
 Disiplinli kayıt ve kontrol sistemleriI. Hijyen
A. Çevre Hijyeni ;
Çevre  hijyeni, % 10 oranında mastitisten sorumlu olup, ahır (Hayvan  yoğunluğu, havalandırma, ışıklandırma, sinek), altlık (Çevresel  bakteriler E. coli, Streptococcus. uberis), mera gibi hayvanın yaşadığı  ortamların hijyenini kapsamaktadır. Çevre hijeninin sağlanmasında kronik  enfekte ineklerin sürüden çıkarılması önemlidir.
B. Sağım ekipmanı ve Elle sağım hijyeni ;
%  20-40 oranında mastitisten sorumludur, kontagiyöz bakterilerin naklinde  rol oynar. Sağımından önce her ineğin sağım başlıkları ve sağımcının  elleri temizlenmelidir. Sağım makinasının vakum düzeyi rutin olarak  kontrol edilmeli, meme başlarının ve hayvanların sağım sırası  programlanmalıdır. Sağım öncesi ve sonrası teat dipping uygulanmalı ve  memeler kurulanmalıdır.
C. Teat dip uygulaması;
Mastitisi  % 40-60 oranında azaltır (yıldan yıla), meme başını temizleyerek  bulaşmayı ve bakterilerin meme başına yerleşmesini önler. Sağım öncesi  çevresel, sağım sonrası kontagiyöz etkisini bakterilerin azaltmak için  yapılmalıdır. Meme başı yaralarını iyileştirir, sineklerin yaklaşmasını  önler. Teat dipping sonrası mutlaka kurulama yapmak gerekir.
Başlıca teat dipping Antiseptikleri ve İyi bir antiseptik aşağıdaki özellikleri taşımalıdır;
 İyi ve geniş bir etki spektrumuna sahip olmalı,
 İyi ve geniş bir etki spektrumuna sahip olmalı, Meme başı derisini tahriş etmemeli,
 Meme başı derisini tahriş etmemeli, Ekonomik olmalı,
 Ekonomik olmalı, Sütte istenmeyen koku, renk ve tad bırakmamalı,
 Sütte istenmeyen koku, renk ve tad bırakmamalı,Bu amaçla kullanılan antiseptikler şunlardır :
İyodoforlar: % 0.1,% 0.33, % 0.5, % 0.6 oranlarında,
Klorlu bileşikler: % 0.1, %1, % 1.2, % 4, % 5 oranlarında,
Klorhekzidin : % 0.1, % 0.2, % 0.5, %1, % 2 oranlarında kullanılırlar. /
II. Subkliniklerin zamanında tespiti ve Kuruda tedavi
A. Subklinik (Gizli) mastitisin önemi;
Bilindiği  gibi subklinik mastitis memenin klinik tablo göstermemesi nedeniyle,  farkedilmez, uzun süre devam eder ve klinik mastitislere neden olur.  Yapılan çalışmalarda klinik mastitislerden daha yaygın olduğu  kanıtlanmıştır. Subklinik mastitis bireysel değil, bir sürü sorunu  olması nedeniyle çok önemlidir. İşletme bazında varlığı % 10-70 arasında  değişmektedir. Süt veriminde düşmeye neden olur (meme loblarında % 3-  26 süt kaybı), Sütün kalitesini düşürür (Sütteki yararlı maddeler  azalır, zararlı maddeler artar.) Subklinik mastitislerin % 90'ına  Staphylococcus'lar. ve Streptococcus.'lar neden olmaktadır.
B. Subklinik mastitisin zamanında tespiti ve kuru dönemde sağıtımı ;
Subklinik mastitisin zamanında tespit edilerek tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla yapılması gerekenler;
a. Günlük kontrol ; sağımın hemen öncesinde koyu zeminde yapılmalıdır.
b. Kaliforniya mastitis testi (CMT) ; Ayda 1 veya 2 kez uygulanmalıdır.
· Her hayvanın ayrı ayrı memelerinden yapılmalıdır.
· Oluşan jel durumu mastitis için bulgudur.
c. Somatik hücre sayımı (SHS) ; Ayda 1 kez toplu sağım tanklarından yapılmalı,
· Sürünün meme sağlığını izlemede,
· Sütün kalitesinin kontrolunda önemli bir kriterdir.
· SHS'nın yüksek olması Subklinik mastitisin varlığını gösterir.
SHS sonuçlarının değerlendirilmesi her ülkenin koşullarına göre değişir.
d. Elektrik iletkenliğinin ölçülmesi; Ayda 1 veya 2 kez uygulanmalıdır.
Piyasada pille çalışan otomatik aletler mevcuttur.
Kuru Dönemde Sağıtım : Mastitisin  tedavisinde etkili bir aşamadır. Bu dönemde subklinik ve kronik  mastitisler sağıtıma alınarak, enfekte hayvanlar elimine edilir.  Uygulanan antibiyotik uzun süre memede kaldığından etkinliği daha  fazladır. Kuru dönemde şekillenebilecek yeni enfeksiyonlara karşı da  korunma sağlar. Sütte antibiyotik kalıntılarının bulunma sorununu  ortadan kaldırır.
Disiplinli kayıt ve kontrol sistemleri : Mastitisten  korunma ve kontrol önlemlerinden sonuç alınmasında büyük önem  taşımaktadır. Bu kayıtlarda yer alması gerekenler şunlardır:
 Sürüye veya ineğe ait SHS'ları,
 Sürüye veya ineğe ait SHS'ları, Ahırda CMT veya elektrik iletkenliği uygulamaları,
 Ahırda CMT veya elektrik iletkenliği uygulamaları, Mikrobiyolojik kültür kontrolu ; Aylık olarak süt tankından
 Mikrobiyolojik kültür kontrolu ; Aylık olarak süt tankından Ahır ve ineğe ait bulguların kayda alınması ve izlenmesi.
 Ahır ve ineğe ait bulguların kayda alınması ve izlenmesi.Mastitisten korunma ve kontrolde Laboratuvar teşhisinin önemi: Mastitisin  kontrolünde önemli bir adımdır. Süt tankından mikrobiyolojik kontrol  aylık olarak, ahırın bakteri populasyonunu izlenmesinde laboratuvar  teşhisi gerekmektedir. Bu sonuçlara göre, ahırdaki bakteri  populasyonunun durumu saptanarak, problem alanları belirlenerek  giderilmesi yönünde önlemler alınır. Laboratuvarda
Antibiyotik duyarlılık testinin önemi ;
 Klinik mastitislerin kronik duruma dönüşmesini önler,
 Klinik mastitislerin kronik duruma dönüşmesini önler, Subklinik mastitislerin kuruda sağıtımında etkili antibiyotiğin seçimini sağlar.
 Subklinik mastitislerin kuruda sağıtımında etkili antibiyotiğin seçimini sağlar.Şap Hastalığı
Şap  hastalığı çok eskiden beri bilinen çift tırnaklı hayvanlarda akut  seyreden, ekonomik kayıplara neden olan, ülkeler arası canlı hayvan ve  hayvansal ürün ticaretini etkileyen, çok bulaşıcı viral bir hastalıktır.
Özellikle  kalkınmakta olan ve geri kalmış ülkeler için önemli bir tehdit  unsurudur. Şap hastalığı ile mücadelede; bilgi, beceri ve mali desteğin  yanısıra bir çok tedbiri de almak gerekmektedir. Aşılama şap  hastalığıyla mücadelenin yalnız bir parçasıdır. Hastalığın kontrol  altına alınmasında önemli bir yer tutmakta ve hastalığın eradikasyonu  için de mutlaka gereklidir. Şap hastalığıyla mücadelede sürü bağışıklığı  çok önemlidir. Bu da programlı ve çok dikkatli bir çalışmayla  sağlanabilir. Şap hastalığının mücadelesi ve eradikasyonu oldukça zor ve  çok pahalıdır. Aynı zamanda yıllar ile ifade edilen uzun zaman  süresince gerçekleştirilebilir.
Ortadoğu  ülkelerinde, bazı büyük çiftliklerdeki sığır sürülerinde yapılan şap  aşılamalarından sonra yeterince bağışıklık oluşmadığı görülmüştür.  Anadolu'da özellikle süt sığırcılığının yapıldığı çiftliklerde  aşılamaların düzenli yapılmasına rağmen antikor seviyesinin yükselmediği  veya yüksek antikor seviyesinin hızla düştüğü tespit edilmiştir. Bazı  çiftliklerde yılda üç aşı yapıldığı halde hastalık çıkmış ve çok  miktarda buzağı ölümlerine sebep olmuştur. Aşısız koyun sürülerinde,  doğum mevsimi çıkan, şap hastalıklarında çok sayıda kuzu ölümleri  görülür. Bazı durumlarda belirti olarak hastalık görülmemesine rağmen  ani olarak hiçbir semptom görülmeden kuzu ve bir-üç aylık buzağı  ölümleri olur. Bunlarda kalp kasında yapılan virus aramakla teşhis  konulur.
Şap hastalığı ile mücadele stratejileri şöyle sıralanabilir.
1- Aşılama
2- Aşılama + Karantina (Türkiye'de uygulanan)
3- Kesim + Karantina
4- Kesim + Aşılama
Ülkelerin  sosyo-ekonomik yapısına göre bu stratejilerden birisi uygulanır.  Ekonomimizi menfi yönde etkileyen bu hastalık ile savaş ülkemizin içinde  bulunduğu planlı kalkınma döneminde ele alınmış meselelerin başında  gelmektedir.
-----------------------ŞAP HASTALIĞI--------------------------
Halkımız  tarafından Tabak Hastalığı" da denilen şap hastalığı virus adı verilen  çıplak gözle görülmeyen küçük canlılar tarafından meydana getirilen çift  tırnaklı hayvanlara özgü bir hastalıktır. En duyarlı hayvan ırkı  sığırlar olup. sıra ile domuz, koyun, keçi ve mandalar gelir. Vahşi çift  tırnaklı hayvanlar da bu hastalığa duyarlıdır. Ayrıca duyarlılık  hayvanın yaş ve cinsiyetine göre değişmektedir. Ölüm oram (mortalite) %  2-5 arası değişir ve ölüm genellikle genç hayvanlarda görülür. Bazı  salgınlarda bu oran % 50'ye kadar çıkabilir.
Mortalitenin  düşüklüğüne rağmen hassas hayvanlarda ölüm oram % 100'e yaklaşır. Süt.  Et ve iş verimini düşürerek büyük ekonomik kayıplara sebep olur.  Hastalık çok hızlı ve akla gelebilecek her vasıta ile yayılır.
Şap  hastalığıyla bulaşık bölgelerde: Gebe sığırların kanındaki antikor  titresi hem anne için hem de doğacak buzağı için önemlidir. Çiftliklerde  iyi bir aşılama programı yaparak gebe ineklerin en uygun gebelik  döneminde aşılanmasıyla, şap hastalığına karşı iyi bir antikor düzeyi  oluşturmak mümkündür. Gebeliğin son dönemine giren sığırlarda sığırlarda  antikor düzeyi düşükse şap hastalığına her an yakalanma riski vardır.  bu durum doğacak yavru için çok daha büyük tehlikedir. Türkiye'de aşısız  sığır ve koyunlardan doğan kuzu ve buzağılarda %70-100'e varan ölümler  görülmüştür. Özellikle gebe olarak ülkeye sokulan ithal sığırlar için bu  durum çok önemlidir. Ölümler hiçbir semptom ortaya çıkmadan, 2 gün ile 4  aylık yavrularda aniden şekillenmektedir.
BULAŞMASI :
Şap hastalığı hasta bir hayvandan diğerine direkt veya indirekt yol ile bulaşmaktadır. Hastalık çok hızlı olarak yayılmaktadır.
1-Direkt bulaşma
a-  Hayvan hareketleri:Sağlam görülen hayvanların da virus taşıdıkları  tespit edilmiştir. Özellikle mandaların ve koyunların uzun zaman virusu  taşıdıkları ve gittikleri yerdeki hayvanlara hastalığı bulaştırdıkları  tespit edilmiştir.
b- Hasta hayvanların sağlamlar ile teması sonucu gerçekleşir.
c-  Hastalığı ateşli döneminde ayak ve ağızdaki vesikullerin yırtılması  veya salva, idrar, gaita ve süt ile virusun etrafa saçılmasıyla  enfeksiyon yayılır.
2- İndirekt bulaşma
Sağlam hayvanların kontamine materyal ile teması sonucu oluşur.
a- Hayvan sahibi ve bakıcılar.
b- Virus ile bulaşmış yem, yataklık ot ve su gibi kontamine materyal.
c- Enjektörle muayene ve tedavi amacı ile kullanılan alet ve malzeme.
d- Fare ve kuşlar.
e- Araba, kamyon ve tren gibi nakil araçları.
f- Ateşli dönemde kesilen hayvanların iç organları ile karkası
g- Hava yolu ile bulaşma : Virusun rüzgar ile bir bölgeden diğerine taşındığı kanıtlanmıştır.
h- Hasta hayvanların etlerinden yapılan hayvansal ürünler (salam,sosis)
r-  Persiste enfekte hayvanlar (portör) virusu sağlam hayvanlara  ulaştırmaktadırlar. Sığırlar yaklaşık 9 ay-2 yıl, koyunlar 9 hafta-11 ay  arasında kendilerinde hiçbir hastalık belirtisi görülmeksizin  enfeksiyonu etrafa bulaştırabilirler.
i- Suni tohumlama yolu ile (Enfekte sperma ve embriyo ile)
ii- Enfekte hayvanların sütleri ateşli dönemden önce ve sonra virus içerir. Böyle sütler buzağıları enfekte edebilir.
--------------------------Tüberkülozis-------------------------------
Tüberkülozis;  insan ve hayvanlarda, akciğer, çeşitli organ ve dokularda, kazeöz ve  kazekalseröz tüberküllerin oluşmasıyla karakterize kronik, bulaşıcı,  zoonotik bir hastalıktır.
Tüberküloz  etkeni olarak 3 mycobacterium türü önemlidir. Bunlar; M. tuberculosis  (insan tipi), M. bovis (sığır tipi), M. avium (kuş tipi). Bu üç  mycobacterium türü insan ve hayvanları enfekte edebilmektedir.
Etiyoloji:
Aside  dirençli uzun ve kısa çomaklar halinde, hareketsiz, sporsuz, aerobik,  kapsülsüz bir mikroorganizmadır. Etken, fiziksel ve kimyasal maddelere  karşı oldukça dirençlidir. Fenol (%2), kreosol (%1), formalin (%3) ve  NaOH (%5) solusyonlarında 4 saatte ölür. Mera, toprak ve gübrede 2-6 ay  canlı kalır. Kurumaya karşı dayanıklı, pastörizasyon ısısında genellikle  ölmelerine karşın bazıları 75-80 o C' ye 5-10 dakika dayanır. Absolut  alkol (%70-90)'e 5-10 dakika dayanır.
Bulaşma:
Etkenin bulaşması 5 yoldan meydana gelmektedir.
 Kongenital: Anneden yavruya göbek kordonu ile
 Kongenital: Anneden yavruya göbek kordonu ile Alimenter:  Buzağıların, sütleriyle mikrop çıkaran annelerinden süt emmeleriyle, ya  da bulaşık su, yem, ve otların alınmasıyla olabildiği gibi bronşlardan  dışarı çıkan mikroplu kraşeyi yutmakla olur.
 Alimenter:  Buzağıların, sütleriyle mikrop çıkaran annelerinden süt emmeleriyle, ya  da bulaşık su, yem, ve otların alınmasıyla olabildiği gibi bronşlardan  dışarı çıkan mikroplu kraşeyi yutmakla olur. Solunum: Damlacık enfeksiyonu ile
 Solunum: Damlacık enfeksiyonu ile Genital: Testisleri tüberkülozlu boğaların aşımıyla, tüberkülozun uterusa yerleştiği durumlarda sonda ve katater uygulanmasıyla
 Genital: Testisleri tüberkülozlu boğaların aşımıyla, tüberkülozun uterusa yerleştiği durumlarda sonda ve katater uygulanmasıyla Deri yolu ile: Oldukça nadir bir bulaşma şeklidir.
 Deri yolu ile: Oldukça nadir bir bulaşma şeklidir.Tüberküloz  etkenleri fiziksel ve kimyasal maddeler karşı oldukça dirençlidir.  %2'lik fenol, %l'lik kreozol, %3'lük formol içerisinde 4 saat canlı  kalabilirler. Kraşede 3 ay, toprakta ve gübrede 2-6 ay canlı  kalabilirler. Pastörizasyon ısısında genellikle ölmelerine karşı  bazıları 75-80 o C'ye 5-10 dakika dayanabilmektedir.
Semptomlar:
Tüberküloz  etkeninin yerleştiği yere göre çeşitli semptomlar ve lezyonlar  görülmektedir. Sığırlarda daha fazla akciğer enfeksiyonlarına rastlanır.  Öksürük, iştaha rağmen zayıflama, yorgunluk, burundan mukoprulent bir  akıntının gelmesi, bronşiyal ve mediastinal lenf yumrularının büyümesi  ve bunların yaptığı basınçtan dolayı dispne en çok görülen  semptomlardır. Bunun dışında alimenter kanalda, epididimiste, uterusta,  memede kendine has semptomlar görülür.
Tüberküloz  lezyonları tüm visseral organlarda, özellikle plörada olmak üzere  serozal yüzeylerde, kemiklerde ve eklemlerde gelişir. İlk gelişen  lezyonlar retrofarangial, mediastinal, bronşiyal lenf nodüllerinde ve  nadirde olsa mesenterik lenf yumrularında olup küçük kazeöz ve kalsifiye  granülomlar halindedir. Daha sonra ise çeşitli kıvamlarda gri-beyaz  renkte nodüller oluşur. Sarımsı gri renkte ve toplu iğne başı  büyüklüğünde milier tüberküloz lezyonları ise akciğer, karaciğer, dalak  ve bazende diğer organlarda görülebilirler.
Teşhis:
Klinik  ve otopsi bulguları tüberkülozdan şüphelendirse bile kesin teşhis  laboratuvar muayeneleri ile olur. Laboratuvar muayeneleri için hayvan  hasta iken süt, sperma, idrar, kraşe, ponksiyon sıvıları gönderilebilir.  Öldükten sonra ise lezyonlu doku ve organlar ve lenf yumruları steril  bir şekilde alınıp labortuvara gönderilebilir.
Laboratuvarda sırasıyla; Bakteriyoskopi (Ziehl Nelson boyama), kültür, hayvan deneyi muayene yöntemleri uygulanarak tanı konur.
Serolojik testlerin teşhiste bir önemi olmayıp, allerjik testler önemlidir.
Alerjik  testler:Tüberküloz etkenlerinin sıvı ortamda üretilip konsantre  edilmesiyle elde edilen tüberkülin allerjeni canlı hayvanlarda  tüberkülozun teşhisinde en önemli kriterdir. Daha önce hastalık etkenine  maruz kalan hayvanların derisinde allerjenin uygulanmasıyla gecikmiş  tip aşırı duyarlılığı bağlı olarak bir reaksiyon meydan gelmektedir.  Uygulama; intradermal, subkutan, oftalmo, intradermo palpebral ve  skarifikasyon şeklinde yapılabilmekle beraber yurdumuzda intradermal  olarak yapılmaktadır. Avian ve mamalian PPD (Purufiye Protein Derivate)  tip allerjen aynı zamanda kullanılmakta mamalian tip insan ve sığır tip  infeksiyonlarını, avian tip ise kuş tipi enfeksiyonlarını ortaya  koymaktadır.
Testin uygulanışı ve değerlendirilmesi tüberküloz talimatnamesine göre yapılmaktadır.
Tüberküloz, HSZK'na göre ihbarı mecburi ve tazminatlı bir hastalıktır.
Korunma:
Özellikle  sütleriyle tüberküloz etkenlerini dışarıya çıkaran sığırlar hem kendi  buzağıları hemde insanlar için çok önemli bir bulaşma kaynağı  durumundadır. Tüberkülozla mücadele, bir korunma stratejisi ve eğitimle  mümkün olabilmektedir. Bu hastalık yönünden hayvan yetiştiricilerinin ve  bakıcılarının eğitimi şarttır. Hastalığın yayılmasında ahır ve  barınakların hijyenik durumu, tek yönlü beslenme, uygun olmayan bakım  şartları, portörlerin zamanında tespit edilip ayrılmaması, dışarıdan  sürüye kontrolsüz hayvan katılması, infekte hayvanların sütleriyle  buzağıların beslenmemesi, tüberkülozlu bakıcılar, etkenle bulaşık  meralar büyük önem taşımaktadır. İnsan tüberkülozu bir çok gelişmekte  olan ülke için hala büyük bir problemdir. Akdeniz ülkeleri zoonoz  kontrolu merkezinin bildirdiğine göre önümüzdeki on yıl içinde dünya'da  yaklaşık 88,2 milyon yeni tüberküloz vakasının oluşacağı ve bu  vakalardan 30 milyon kadarının ölümle son bulacağı tahmin edilmektedir.
M.  bovis'den ileri gelen insan tüberküloz vakalarının hala bir çok ülkede  görülmesi; hastalığın epidemiyolojisinin, zoonotik yapısının ve  dağılımının bu bölgelerde henüz tam olarak açıklığı kavuşmamasına  bağlanmaktadır.
Tüberkülozla  ilgili biyoteknolojik çalışmalar mikobakteri'nin çeşitli antijenlerinin  teşhis ve korunma amacıyla kullanılması üzerinde yoğunlaşmaktadır.
---------------------------Cysticercosis (Tenyalar)------------------------
Cysticercus cellulosae :
Olgunları "Taenia solium" insanların  ince bağırsaklarında bulunmaktadır. Gelişmesinde arakonak domuzdur  fakat larvalar insan, köpek ve kedilerde de görülebilmektedir. Çizgili  kaslarda yerleşen Sistiserkus sellulosa adı verilen larvalara akciğer,  karaciğer, böbrek ve beyinde de rastlanmaktadır. İnsanlar, larvaları  canlı sistiserk taşıyan domuz etlerini çiğ veya az pişmiş olarak yemek  suretiyle alırlar. T. solium yumurtaları ile bulaşık yiyecekler ve ortam  yoluyla da bulaşma olabilmektedir.
İnsanlarda sistiserkozis genellikle otopsiler sırasında rastgele teşhis edilmektedir.
Cysticercus bovis :
Olgunları  "Taenia saginata" insanların ince bağırsaklarında, larvaları ise  sığırlarda görülmektedir. Sığırlar T. saginata ile bulaşık insan  dışkısını otlarlarla birlikte alarak enfekte olurlar. Sığırların  bağırsaklarında serbest kalan onkosferler bağırsak çeperini delerek kan  damarlarına veya lenf kanallarına geçer ve dolaşımla çizgili kaslara,  özellikle dil, boyun, kalp, omuz ve but kaslarına yerleşerek sistiserk  olarak gelişir. İnsanların bu enfeksiyondan korunması beslenme  alışkanlıklarına bağlıdır. -Pastırmada sistiserkler 14 gün canlı  kalabilmektedir-. Sığır etlerinin iyi pişirilerek tüketilmesi gerekir.  C. bovis 57 o C' de ölmektedir ancak bu ısının etin ortasına kadar  erişmesi gerekir.
------------------------Brucellosis (Brusella Hastalığı)-------------------------
İnsan  ve hayvanlarda Brusella genusu mikroorganizmaları tarafından  oluşturulan enfeksiyöz, genellikle subakut ve kronik seyirli zoonoz bir  hastalıktır. Brusella cinsindeki etkenler, evcil hayvanlarda önemli  ekonomik kayıplara neden oldukları gibi, enfekte hayvanların süt ve süt  ürünleri, hatta et ile insanlara da bulaştıkları ve hastalığa neden  oldukları için halk sağlığı yönünden de önemli bir grubu  oluşturmaktadırlar.
Brusella  cinsi mikroorganizmalar küçük, hareketsiz, sporsuz, gram (-), kokobasil  şeklinde olup, boyları 0.6 - 0.2 mikron, genişlikleri 0.3 - 0.5 mikron  arasında değişir. Seçici besiyerlerinde çok iyi, sıvı besiyerlerinde  yavaş ürerler. Bazı türleri %5 - 10 CO 2 ' li ortama gereksinim  gösterirler.
Brusella cinsi içinde bulunan:
----- B. melitensis: İnsanlarda  Malta humması olarak bilinen hastalığın etkenidir. Başlıca konakçıları,  koyun, keçi ve yabani sığırlardır, 3 biyotipi vardır.
----- B. abortus: İneklerde  yavru atmalara neden olur. İnsanlarda Bang hastalığı etkenidir .  Serolojik ve biyoşimik reaksiyonlarla birbirinden farklı, 9 biyotipi  bulunur .
 -----B. suis: Evcil domuzlarda hastalık yapar, 4 biyotipi vardır.
 -----B. ovis : Koçlarda kısırlık , koyunlarda yavru atmalara neden olur.
 -----B. canis: İlk kez, A.B.D' de tazı köpeğinden izole edilmiş olup, köpeklerde yavru atmalara neden olmaktadır.
ETKENİN DAYANIKLILIĞI
Brusella  mikroorganizmaları, güneş ışığı ve dezenfektanlara karşı çok duyarlı  olup, birkaç dakikada aktivitelerini kaybederler. Karanlık yerlerde doku  ve uterus akıntısı içinde uzun süre canlı kalırlar. Kokuşma sonu kısa  sürede ölürler, tüm brusella tipleri, pastörizasyon ısısında 15 - 20 dk.  da tahrip olurlar. Etken, yapılan araştırma sonuçlarına göre  tereyağında dört ay canlı kalabilmektedir. Enfekte sütten yapılmış beyaz  peynir, salamura içinde üç ay sonraya kadar kobayları enfekte edebilir  ve beş ay sonra reaksiyon verebilir özelliktedir. Kültür, 0 o C 'nin  altında uzun süre canlılığını koruyabilmektedir. Etkenler, % 0.1 'lik  sublime de birkaç dakikada, % 2 'lik formol, % 1 'lik lizol içinde 15  dakikada ölürler.
Brusellozis  , dünyanın hemen hemen her yerinde evcil ve yabani hayvan türlerinde  görülür . Ülkemizde B. abortus ve B. melitensis 'in yaygın halde  bulunduğu bildirilmektedir. Hastalığın inkubasyon süresi deneysel  infeksiyonlarda, gebe ineklerde 5-10 hafta içinde meydana getirilmiş  olmasına rağmen, doğal yolla Per Os oluşan enfeksiyonlarda ise bu  sürenin 33-230 gün arasında değiştiği gözlenmiştir.
HASTALIĞIN BULAŞMA KAYNAKLARI
Brusellozis,  zoonoz bir hastalık olduğundan her zaman hayvanlar insanlar için bir  enfeksiyon kaynağıdır. Meslek hastalığı olarak bilinen brusellozis,  veteriner hekimler, hayvan tüccarları, mezbaha işçileri ve az gelişmiş  ülkelerde hayvanları ile aynı yerde bulunan insanlar bulaşma ile her an  karşı karşıya bulunmaktadır. Bulaşma oranı entansif yetiştiricilik  yapılan bölgelerde daha fazladır. Avrupa ve Rusya'dan damızlık sığır ve  süt ineği getirilen yerlere bu hastalık girmiş ve bu hayvanlardan da  çevreye yayıldığı bilinmektedir. Hastalık etkeni, en çok gebe  hayvanların uterus içeriği, fötus ve fötal membranlarda bulunduğundan  bunlar hastalık kaynağı olarak önemli yer tutarlar. Bulaşma, başlıca  sindirim sistemi, sağlam veya portantreli deri, konjunktiva, çiftleşme  ve sağım sırasında memelerin kontaminasyonu yoluyla meydana gelir. Son  yıllarda vektörler üzerinde durulmakta, hastalığın naklinde sinek,  sivrisinek, tahta kurusu, kene, pire gibi artropodalarla, yabani tavşan,  sıçan, fare gibi kemiricilerin de rolü olduğu bildirilmiştir. Serçe,  karga gibi kuşlarında portör olabilecekleri, bizon, geyik, dağ keçisi,  ceylanlarda da enfeksiyon görüldüğünden hastalığın yayılmasında rol  alabilecekleri bildirilmektedir.
Brusellozlu  ineklerin çoğu aborttan sonra haftalarca, hatta aylarca sütleriyle  mikrop çıkarırlar. Etkenin sütle çıkışı periyodik olup, laktasyonun  sonuna doğru daha fazla sıklaşır. İneklerde, memeye yerleşmiş olan etken  devamlı veya zaman zaman dışarı atılır. Doğumdan hemen sonra yani ağız  sütü ile takriben 200.000 / ml etken atılır. Bazı ineklerin 7-9 yıl  mikroorganizmayı çıkardıkları saptanmıştır. Abort yapmış keçi ve  koyunlar, ilk 1-3 hafta içinde sütleriyle periyodik olarak  mikroorganizmayı çıkardıkları, 3 haftadan sonra tespit edilemediği  bildirilmektedir. Brusellozdan dolayı yavru atan ineklerde abort  tarihinden 30-40 gün sonra etken, uterustan kaybolarak hayvanların  memelerine ve uterus yumrularına yerleşir. Infekte analardan doğan  buzağılarında efekte oldukları, bunların 7 gün ile 16 hafta arasında  dışkılarıyla mikroorganizmayı çıkardıkları saptanmıştır. İnfekte  boğaların kan serumları negatif reaksiyon verebilmesine karşın, bu  hayvanların spermalarından etken izole edilebildiği gibi seminal  plazmada da aglütinasyon testinin pozitif olduğu görülebilir.
İNSANLARA BULAŞMA
İnfekte  inek sütlerinin herhangibir pastörizasyon işlemine tabi tutulmadan  tüketilmesi, peynir veya tereyağı üretiminde kullanılması önemli  infeksiyon kaynaklarıdır. Ülkemizde Güneydoğu bölgelerimizde çiğ köfte  yeme alışkanlığı, önemli infeksiyon kaynaklarındandır. Peynir, çökelek  halinde bekletildiği zaman Brusellanın yaşam süresi 3 aya kadar çıkar.  İnfekte hayvan gübresi kullanılan toprakta yetişen taze sebzelerle de  hastalığın bulaşabildiği bildirilmektedir. İnsandan insana bulaşma ya  çok seyrek yada hiç görülmemektedir. Yaralı deriden veya ağızdan alınan  mikroorganizma önce en yakın lenf yumrularına, oradan kana geçerek  kemikiliğine, eklemlere, sinirlere, beyine ve özelliklede cinsel  organlara yerleşerek hastalık oluşturmaya başlar. İnsanlarda hastalık  belirtilerinin görülmesi halinde hemen bir doktora başvurulması gerekir.
KLİNİK BELİRTİLER
Sığırlarda  görülen başlıca klinik bulgular, yavru atma, kısırlık, mastitis ve  ateştir. Abortlar, gebeliğin her döneminde olmakla birlikte, genel  olarak gebeliğin 6-8' inci aylarında meydana gelir. İnsanlarda üşüme,  dalgalı ateş ve terleme, karın ve eklem ağrısı gibi belirtilerle kendini  gösterir. Ateş 40 o C' nin üstünde olup, gebe kadınlarda düşüklere  neden olur. Erkeklerde orşitis sonu kısırlık şekillenir. Bazen ciddi  komplikasyonlar sonu hastalık ölümle sonuçlanabilir.
HASTALIĞIN KONTROLU
Mikroorganizma  pastörizasyon ısısına hassas olduğundan, gıdaların pişirilerek yenmesi,  çiğ olarak tüketilen sebze ve meyvaların etkenin duyarlı olduğu  dezenfektanlarla yıkanması gerekmektedir. Hastalığın kontrolünde enfekte  hayvanların sürüden ayrılmaları, diğer hayvanların enfeksiyona maruz  kalmamaları açısından çok önemlidir. En radikal önlemlerden biriside  hayvanların aşılanarak hastalığın kontrol altına alınmasıdır.
Brusellozis'de  aktif bağışıklığı oluşturan aşılar, canlı Brusella abortus S-19 aşısı  ile canlı B. melitensis Rev-1 aşısıdır. B. abortus S-19 aşısı, danalara  ve erginlere uygulanan olmak üzere iki ayrı aşı olarak mevcuttur. B.  abortus S-19, 4-8 aylık sağlıklı dişi danalara uygulanır, en az 7 yıl  koruma sağlar, erginler ve erkeklerde kullanılmaz. Br. abortus S-19  ergin aşısı, 8 aylıktan büyük dişi sığırlara 24 ay ara ile iki kez  uygulanır, en az bir yıl koruma sağlar, aşısız ve gençken aşılananlarda  da kullanılabilir. Boğalara aşılamanın öerilmemesinin nedeni, testislere  yerleşmesidir. Sürüdeki aşısız hayvanlar, infeksiyonda aşılılar için  tehlike oluştururlar denilmektedir.
B.  melitensis Rev-1 genç aşısı, 3-8 aylık sağlıklı dişi ve erkek kuzu ve  oğlaklara uygulanır, tek bir aşılama yaşam boyu süren yeterli bir koruma  sağlar, erginlerde uygulanmaz. B. melitensis Rev-1 ergin aşısı, 8  aylıktan büyük sağlıklı dişi koyun ve keçilere 12 ay ara ile 2 kez  uygulanır.
PATOLOJİK MATERYALLERİN ALINMASI VE GÖNDERİLMESİ
ABORTE OLMUŞ FÖTUS: Kokuşma olmamış aborte fötus laboratuvara gönderilir.
SPERMA: Boğalardan usulüne uygun olarak ve aseptik koşullarda alınarak steril küçük şişelere konur.
VAJİNAL SVAB: Hayvanlarda  yavru atımından sonra 6 haftalık periyod içinde izolasyon şansı  yüksektir. Vaginal akıntıları almak için hazırlanan svablar, özel tüpüne  konulduktan sonra hemen laboratuvara gönderilir.
SÜT: Şüpheli  hayvanların meme başları dezenfekte edildikten sonra her meme  bölgesinden, steril vida kapaklı tüplere, ilk iki sağım süt dışarı  atıldıktan sonra 15 - 20 ml. miktarında sağılır. Tüplerin ağızları  kapatılarak, soğuk koşullarda ve en kısa zamanda laboratuvara  gönderilmelidir.
Laboratuvar  muayeneleri için alınacak patolojik materyaller aseptik koşullarda,  steril kaplara konulduktan sonra hemen gönderilmeli, bekletilecek  olanlar buzdolabında saklanmalıdır.
----------------------------Buzağı İshallerini Önleme Yolları---------------------------------
Bu  karmaşıklık, hastalığın engellenmesi, tedavi edilmesi ve kontrolünü  güçleştirmektedir. İshallerin nedenleri ya enfeksiyöz ya da değildir.
Enfeksiyöz  nedenler arasında E.coli, Clostridium suşları gibi bakteriler,  coronavirus ve rotavirus gibi viruslarla parazitler bulunmaktadır.  Enfeksiyöz olmayan nedenler de ortam ve beslenme kaynaklıdır. Bu çeşitli  nedenleri verdikten sonra görüleceği gibi tek bir koruyucu önlemin  çeşitlik koşullarda oluşan tüm ishalleri kontrol etmesi olası değildir.
Dikkatlice  planlanmış ve uygulanmış aşı programlarında bile eğer gebe inek  fiziksel kondüsyon bakımından zayıfsa (örneğin internal parazitler  bulunduruyorsa) ishale karşı başarısız olunabilir.

Güç  doğum oranının yüksek olduğu, ağız sütünün (kolostrum) düşük kalitede  veya az miktarda alındığı durumlarda ve kötü ortam koşullarında (düşük  standartlarda temizlik, yetersiz havalandırma veya aşırı kalabalık  barınaklar) aşılamanın etkinliği düşük olmaktadır. Kısacası yeni doğan  buzağıların ishalleri için tek ve basit bir çözüm yoktur.
Kolostrum;  ineğin doğumdan sonrası ilk sütü, yavru için önemli besin maddeleri ve  hastalıklara karşı koruyucu maddeler bulundurmaktadır. Maksimum oranda  korunma sağlanması için yeni doğan yavrunun doğumdan sonraki ilk 4 saat  içinde ağız sütü alması koruyucu antikorların buzağının bağırsaklarından  geçerek kan dolaşımına karışması sağlanmalıdır. Bazı durumlarda inek  yeterli miktarda ağız sütü üretemeyebilir veya ağız sütü zayıf kalitede  olabilir. Pek çok sürü yönetim programlarında buzağılara direkt olarak  yeterli miktarda ağız sütünün verilmesi önemli yer tutmaktadır. Kapsamlı  bir program dahilinde, ortam kaynaklı stres faktörlerini minimize edip  beslenmeyi optimum seviyede tutarak enfeksiyöz ajanlara karşı koruyucu  aşıların yapılması ile ishallerle mücadele en iyi şekilde kontrol  edilebilir. Zaman tablosuna bağlı olan buzağı ishallerinden korunma,  teşhis ve tedavi konularında bir kılavuz aşağıda verilmiştir. Bu kılavuz  size yardımcı olarak buzağı ishallerine karşı mücadelede optimal koruma  sağlayacaktır.
İSHAL BUZAĞILARI NASIL ETKİLER
İshale  neden olan enfeksiyöz ajanlar, başlıca E.coli, rotavirus veya  coronavirus çoğunlukla birbiriyle birarada bulunurlar. Genellikle ishale  neden olan tek bir ajan bulmak olası değildir. Hem bakteri hem de  viruslar buzağının bağırsak yüzeyine tutunarak tahribata neden olurlar.  Bunun sonunda vücuttan bağırsağa doğru su kaybına yol açarlar. Tahrip  olmuş bağırsak hücrelerinin, gıda ile alınan ve bağırsak kanalından  geçen besin maddelerini absorbe etme yetenekleri kısıtlanmış olur.
İshale  neden olan enfeksiyöz ajanlar, başlıca E.coli, rotavirus veya  coronavirus çoğunlukla birbiriyle birarada bulunurlar. Genellikle ishale  neden olan tek bir ajan bulmak olası değildir. Hem bakteri hem de  viruslar buzağının bağırsak yüzeyine tutunarak tahribata neden olurlar.  Bunun sonunda vücuttan bağırsağa doğru su kaybına yol açarlar. Tahrip  olmuş bağırsak hücrelerinin, gıda ile alınan ve bağırsak kanalından  geçen besin maddelerini absorbe etme yetenekleri kısıtlanmış olur.
Güç  doğum oranının yüksek olduğu, ağız sütünün (kolostrum) düşük kalitede  veya az miktarda alındığı durumlarda ve kötü ortam koşullarında (düşük  standartlarda temizlik, yetersiz havalandırma veya aşırı kalabalık  barınaklar) aşılamanın etkinliği düşük olmaktadır. Kısacası yeni doğan  buzağıların ishalleri için tek ve basit bir çözüm yoktur.
Kolostrum;  ineğin doğumdan sonrası ilk sütü, yavru için önemli besin maddeleri ve  hastalıklara karşı koruyucu maddeler bulundurmaktadır. Maksimum oranda  korunma sağlanması için yeni doğan yavrunun doğumdan sonraki ilk 4 saat  içinde ağız sütü alması koruyucu antikorların buzağının bağırsaklarından  geçerek kan dolaşımına karışması sağlanmalıdır. Bazı durumlarda inek  yeterli miktarda ağız sütü üretemeyebilir veya ağız sütü zayıf kalitede  olabilir. Pek çok sürü yönetim programlarında buzağılara direkt olarak  yeterli miktarda ağız sütünün verilmesi önemli yer tutmaktadır. Kapsamlı  bir program dahilinde, ortam kaynaklı stres faktörlerini minimize edip  beslenmeyi optimum seviyede tutarak enfeksiyöz ajanlara karşı koruyucu  aşıların yapılması ile ishallerle mücadele en iyi şekilde kontrol  edilebilir. Zaman tablosuna bağlı olan buzağı ishallerinden korunma,  teşhis ve tedavi konularında bir kılavuz aşağıda verilmiştir. Bu kılavuz  size yardımcı olarak buzağı ishallerine karşı mücadelede optimal koruma  sağlayacaktır.
İSHAL BUZAĞILARI NASIL ETKİLER
İshale  neden olan enfeksiyöz ajanlar, başlıca E.coli, rotavirus veya  coronavirus çoğunlukla birbiriyle birarada bulunurlar. Genellikle ishale  neden olan tek bir ajan bulmak olası değildir. Hem bakteri hem de  viruslar buzağının bağırsak yüzeyine tutunarak tahribata neden olurlar.  Bunun sonunda vücuttan bağırsağa doğru su kaybına yol açarlar. Tahrip  olmuş bağırsak hücrelerinin, gıda ile alınan ve bağırsak kanalından  geçen besin maddelerini absorbe etme yetenekleri kısıtlanmış olur.
İshale  neden olan enfeksiyöz ajanlar, başlıca E.coli, rotavirus veya  coronavirus çoğunlukla birbiriyle birarada bulunurlar. Genellikle ishale  neden olan tek bir ajan bulmak olası değildir. Hem bakteri hem de  viruslar buzağının bağırsak yüzeyine tutunarak tahribata neden olurlar.  Bunun sonunda vücuttan bağırsağa doğru su kaybına yol açarlar. Tahrip  olmuş bağırsak hücrelerinin, gıda ile alınan ve bağırsak kanalından  geçen besin maddelerini absorbe etme yetenekleri kısıtlanmış olur.
Bakteriler,  intestinal, dokuları tahrip eden kuvvetli toksinler salgılarlar. Bunun  sonucu; fazla su kaybı, ishal, ateş, halsizlik, iştahın azalması,  dehidrasyon şekillenir. Su kaybı sırasında bir buzağı, vücut ağırlığının  % 10 veya daha fazlasını kaybedebilir. Vücut sıvılarının kaybı sonunda  total kan hacminin azalması kan dolaşımının düşmesi ve vücut için kritik  mineraller olan sodyum, potasyum ve klorür kayıplarına neden olur.  Potasyum kaybı, buzağının normal kas fonksiyonları için gerekli sinir  uyarımlarını etkiler.
Rotavirus enfeksiyonları çoğunlukla 1-3 günlük buzağılarda görülür.
Bu  virus bağırsaklardaki su ve besin maddelerinin emilmesine olanak  sağlayan tüy benzeri oluşumları enfekte ederek yıkımlar. Bu yıkım  sonunda buzağının sindirim sisteminden sıvı ve besin maddelerinin alımı  durarak ishal, vücut sıvılarının kaybı (dehidrasyon) ve intestinal  boşlukta elektrolitlerin kaybı ile sonuçlanır. Rotavirus'lar özelikle  ısı ve kuruluğa karşı dirençlidirler ve kötü ortam koşullarında bile  haftalarca dayanabilirler. E.coli: Bu bakteri özellikle 1-7 günlük  buzağılarda ishal oluşturması ile bilinir. Şiddetli intestinal yıkım,  toksin oluşumu, ishal ve dehidrasyon sonucu ölüme neden olur.
Enfeksiyon,  bakteri filamentlerinin bağırsak yüzeyine tutunması ile başlar.  Bakteri, koloni oluşturur ve ishal ile sonuçlanan aşırı miktarda toksin  salgılar. Coronavirus enfeksiyonu çoğunlukla 7- 14 günlük buzağılarda  görülür. Başlıca belirtiler, sulu, yeşilimsi ishal, halsizlik ve  iştahsızlıktır. Bu virus, ince ve kalın bağırsak yüzeyinde ciddi yıkıma  neden olur ve buna bağlı olarak yüksek oranda mortalite görülür. Bu  viruslar, vücuttan büyük miktarlarda atıldığından hastalık bir hayvandan  diğerine kolayca bulaşır.
Clostridium  perfringes Tip C tarafından oluşturulan clostridial ishaller,  buzağılarda ani ölümlerle karakterizedir. Bu tip ishaller daha çok 1-28  günlük arasında olan buzağılarda görülür. Enfeksiyon belirtileri eğer  görülür ise kanlı ve kokulu bir ishal şeklindedir.
BUZAĞI İSHALLERİNİ ENGELLEME KILAVUZU (Korunma, Tanı ve Kontrol)
PLAN A:
Koruyucu Aşılama: (BOVİNE PİLİ SHİELD)
1-Gebe  düve ve ineklere doğuma 2-6 hafta kala yapılır. Boyun bölgesinden kas  içi 1 ml şeklinde uygulanır. Yılda bir kez uygulanır, rapeli gerekmez.
PLAN B :
Koruyucu Uygulamalar: (ECOLiZER)
1-E.coli'nin  üniversal K 99 pilus antijeni ve tüm somatik antijenlerini bulunduran  antiserumlar yeni doğan buzağılara ağız yolu ile doğumdan sonra,  tercihen 12 saat içinde ağızdan 10 ml iğnesiz şırınga ile verilmesi ile  E.coli ishallerinden tam koruma sağlanır.
2-Karma  antiserumlar: ( BOVi SERA ) E.coli, P.haemolytica P.multocida,  Corynebacterium pyogenes ve S. typhimurium'un neden olduğu bağırsak ve  solunum yolu enfeksiyonlarında koruyucu ve tedavi edici olarak  kullanılan antiserumlardır. Buzağılara doğumdan sonra mümkün olan en  kısa zamanda verilir.
BUZAĞI DOZU:
Koruyucu: 20 ml, deri altı veya kas içi
Tedavi edici: 40-100 ml, deri altı veya kas içi.
PLAN C:
TEŞHiS VE KONTROL
Oral  rehidrasyon tozlarının kullanılması: ( SKY HIGH ENERGY ) Bu amaçla  hazırlanmış tozlar, buzağılarda bakteriyel, viral veya beslenme ile  ilgili olarak oluşan ishallerde şekillenen dehidrasyon, asidoz ve  elektrolit kayıplarını gidermek için kullanılır. ishalin ilk belirtileri  görülür görülmez kullanılmaları ile ishal kontrol altına alınabilir.  Ağızdan verilen bu rehidrasyon maddeleri; buzağı ishalini derhal keser  ve buzağının kaybettiklerini geri verir. Bir paket (105 gr) 1.5-2 litre  ılık suda (37°C) iyice karıştırılarak jel oluşturmadan önce 15 dakika  içinde buzağıya içirilir. ilk uygulamadan 12 ve 24 saat sonra  tekrarlanır.
İSHALLERDEN KORUNMA ANAHTAR LİSTESİ
1-  Sürüde sağlıklı inekler oluşturarak sağlıklı ineklerin yavrularına  koruyucu maddeleri aktarması temin edilir. Koruyucu sağlık programının  yaratılması için veteriner hekiminiz ile işbirliği yapınız.
2- Yavruyu ishallerden korumak için gebe ineğe E.coli' ye karşı aşı uygulayınız. ( BOVİNE PiLi SHiELD )
3-  iç parazitler için gerekli ilaçların yapılması gerekir. Pasif  immunitenin sağlanması için parazit mücadelesinin yapılması şarttır.
4- Gerekli gördüğünüz hallerde, anne ve yavruya stres oluşturmamak için doğuma yardımcı olunuz.
5-  Buzağı doğar doğmaz mümkünse ilk 4 saat içinde ağız sütünü alması  sağlanır. Düveler ve ikinci doğumunu yapan inekler yeterli miktarda  antikor oluşturamayabilirler. Olgun ineklerden alacağınız ağız sütü ile  yavruları destekleyiniz. Doğan yavrulara K 99 pilus antijeni ile  hazırlanmış antiserum uygulayınız. (BOVİ SERA)
6- Doğum odasını ılık ve temiz tutunuz. Doğumdan sonra oda temizlenip dezenfekte edilmelidir.
7- En kısa süre içinde anne ve yavruyu başka temiz bir bekleme bölmesine veya temiz bir meraya alınız.
8- Buzağıları temiz ve ılık tutunuz. Soğuk ve ıslak hava şiddetli ishallerin oluşmasını sağlayan unsurlardır.
9- Hayvanları kalabalık halde tutmayınız. Yeterli havalandırmayı sağlayınız.
10-  Buzağılar arasında ishal çok süratle yayılır. Şişeler, kovalar ve ağız  sondaları dezenfekte edilerek bulaşma riski azaltılmalıdır.
11- Hasta hayvanları sağlıklı alanlardan hemen ayırınız. iyi direnajı olan buzağı boksları kullanınız.
12-  Eğer hasta buzağıları tedavi etmek için yutturma sondası  kullanıyorsanız her buzağıdan sonra dezenfekte ediniz. Genel sanitasyon  kurallarına uyunuz; iğne uçlarını sıkça değiştiriniz, aşıların  kontaminasyonunu engellemek için transfer iğne uçları kullanınız. Dışkı  ile kaplı, nemli ortamlarda buzağılara aşı yapmaktan kaçınınız.
13-  Bir ishal salgınında, erken tanı ve tedavi çok önemlidir. İshal  başladıktan 12 saat içinde dışkı örneklerini teşhis için laboratuvara  gönderiniz. İshal görülür görülmez oral rehidrasyon preparatlarını  kullanınız. (SKY HIGH ENERGY)
14- İshalleri engellemek ve salgınları tedavi etmek için ishaller ile mücadeleyi bir plan dahilinde uygulayınız.
CLOSTRİDİUM ENFEKSİYONLARIBUZAĞI İSHALLERİNİ ENGELLEME KILAVUZU
Hayvanlarda  hastalık oluşturan bu mikroorganizmalar sporlu bakteriler olup toprakta  ve hayvan gübrelerinde uzun süre canlı kalırlar. CI.Perfringens tip A,  B, C, D, E ise normal olarak hayvanların bağırsaklarında bulunurlar.  Sporlar uygun ortam bulduklarında vegetalif hale geçerek çıkardıkları  ekzotoksinlerle (alfa, beta, gama, delta, epsilon vb.) hastalık  oluştururlar. Anaerob olan bu mikroorganizmalar, yara enfeksiyonları  şeklinde klinik belirtilerle veya beslenme değişikliklerinde hiçbir  semptom göstermeden hastalık oluştururlar.
Ölüm oranı yüksektir ve enterotoksemilerde hiçbir belirti gözlemeden hayvan ölü bulunur.
YANIKARA (Gazlı Gangren-Gangrenea Emphysematosa) Etkeni=(Cl. Chauvoei)
Ender  olarak koyunlarda da görülmesine rağmen sığırlara özgü bir hastalıktır.  Özellikle 9 aylıktan 2 yaşına kadar olan genç,kondüsyonu iyi dana, düve  ve tosunlarda görülür. Koyunlarda yara enfeksiyonlarından sonra  görülmesi ile birlikte, sığırlarda bulaşık su ve yemlerle alınır.  Sindirim kanalından mukozaya geçen etkeni makrofajlar fagosite ederek  kan yolu ile çeşitli dokulara taşırlar.
SEMPTOMLAR
Etken  en çok sevdiği kas dokusuna (arka bacaklar, bel ve sırtbölgesi,  kostalar üzeri, ön göğüs ve scapula bölgelerinde) yerleşir. Kas dokusuna  yerleşen etken toksin salgılayarak bağ dokusu ile kas dokusunda ödem ve  kanamalarla başlayan yaygın bir yangıya sebep olur. Etkenin kendisi ise  kas dokusundaki glikojeni ayrıştırarak gaz ve organik asitleri ortaya  çıkarır. Toksin ve diğer metobolitler kan yolu ile vücuda yayılıp  çeşitli doku ve organlarda sekunder bozukluklar da yapar. Semptomlar  enfeksiyondan 1-5 gün sonra başlar. Genel semptomların yanısıra kas  gruplarında ağrı ve şişlik ayaklarda topallama dikkati çeker.  Şişliklerin üzerine basıldığında çıtırtı (krepitasyon) sesi duyulur.  Deride renk değişikliği ve nekrozlar gözlenir. Hayvan 24-48 saat içinde  ölür. Kadavra ileri derecede timpaniktir. Ağız kurumuştur. Anüs ve  vulvadan kanlı seröz eksudat sızar.
MALİGNANT ÖDEM Etkeni (Cl. Septicum)
Birkaç  Clostridium etkeni tarafından oluşturulur. Derideki yaraların enfekte  olması ile ortaya çıkar. Yaranın bulaşmasından 12-48 saat sonra lokal  semptomlar ve takiben genel semptomlar başlar. Topailık, titremeler,  halsizlik dikkati çeker. Ödemler oluşur. Ödemli bölgelerde çıtırtı sesi  duyulabilir. Yanıkara ile karışır.
BRADZOT Etkeni (Cl. Septicum)
Koyunlara  özgü olup toklu ve genç hayvanlarda görülür. Kış aylarında soğuk,  karlı, donmuş yem ve bulaşık sularla etken alınır. Hastalık abomasum  yangısı ile başlar ve toksinler vücuda yayılarak, özellikle sinirlerde  tahribat yaparak hayvanın kısa sürede ölmesine neden olur. Hastalık ani  başlar ve kısa sürer. Kadavranın karın bölgesinde gaz toplanır ve şişer.
CLOSTRİDİUM ENFEKSİYONLARI
ENFEKSiYÖZ NEKROTiK HEPATiT (KARA HASTALIK) Etkeni (CI. Novyi)
Fasciola  (kelebek) invazyonlarının çok yoğun olduğu bölgelerde koyunlar arasında  büyük telefatlara yol açan bir hastalıktır. Etken sağlam hayvanların  bağırsaklarında ve karaciğerlerinde bulunur.
Dışkı  ve ölen hayvanın kadavrası ile hastalık yayılır. Yem ve sularla  bulaşır. Besi durumu iyi 2-4 yaşlarındaki hayvanlarda görülür. Fasciola'  lar tarafından tahrip edilen karaciğerlerde etken hızla faaliyete geçer  ve toksin salgılamaya başlar
Salgılanan  toksinler karaciğerlerde nekroz yapmalarının yanısıra özelliklerle  sinirler üzerinde toksiktirler. Hayvanlar halsizdir. Sürünün gerisinde  kalırlar, stermum üzerine yatarak çırpınma hareketleri yaparlar ve  birkaç dakika içerisinde ölürler. Semptomlar uzun sürmez. Kadavrada  burundan kanlı akıntı gelebilir. Deri altı dokuları siyahımtırak  görünüşte olduğu için bu hastalığa "KARA HASTALIK" denmiştir.

 
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
-> "Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
-> "Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.
-> Yorum yazarken anlaşılır olmaya ve Türkçe yazım kurallarına uymaya çalışınız!