• Son Eklenenler

    Türkiyenin Bilgi Blogu, Blogger Destek

    Ücretsiz Firma Ekle
    loading...

    20 Temmuz 2011 Çarşamba

    Usun Koca Oğlu Seğrek

    Usun Koca Oğlu Seğrek

    OĞUZ zamanında Usun Koca derler bir kişi var idi, ömründe iki oğlu var idi. Büyük oğlunun adı Eğrek idi. Cesur, deli, güzel yiğit idi. Bayındır Han’ın sohbetine ne zaman istese getirdi. Beyler beyi olan Kazan’ın divanında buna hiç kapı baca yoklu. Beyleri çiğneyip Kazan’ın önünde otururdu.
    Kimseye iltifat eylemezdi. Meğer hanım gene bir gün beyleri çiğneyip oturunca. Ters Uzamış derlerdi Oğuz’da bir yiğit var idi, der: Bre Usun Koca oğlu bu oturan beyler her biri oturduğu yeri kılıcı ile, ekmeği ile almıştır, bre sen baş mı kestin kan mı döktün, aç mı doyurdun, çıplak mı donattın dedi. Egrek der: Bre Ters Uzamış baş kesip kan dökmek hüner midir dedi. Der: Evet hünerdir ya! Ters Uzamış’ın sözü Egreğe tesir etti. Kalktı Kazan Bey’den akın diledi. Akın verdi. İlan etti, akıncı toplandı. Üç yüz mızraklı yiğit bunun yanına cem oldu. Meyhanede beş gün yeme içme oldu.
    Ondan sonra Şirögüven kenarından Gökçe Deniz’e kadar olan memleketleri yağmaladı. Sayısız ganimet alındı. Yolu Alınca Kalesine uğramıştı. Kara Tekür orada bir koru yaptırmıştı. Uçanlardan kaz, tavuk, yürüyenlerden geyik, tavşan bu avluya doldurup Oğuz yiğitlerine bunu tuzak yapmıştı. Usun Koca oğlunun yolu bu koruya uğradı. Korunun kapısını ufattılar. Yabanî geyik, kaz, tavuk kestiler, yediler içtiler. Atlarının eyerlerini aldılar, giyimlerini çıkardılar. Meğer Kara Tekür’ün casusu var idi, bunları gördü, gelip der: Bre Oğuz’dan bir bölük atlı geldi, korunun kapısını ufattılar, atlarının eyerlerini alıp giyimlerini çıkardılar, bre ne duruyorsunuz dedi.
    Altı yüz kara elbiseli kafir bunların üzerine saldırdılar. Yiğitleri öldürdüler. Eğreği tuttular. Alınca Kalesinde zindana attılar. Kara kara dağlardan haber aştı, kanlı kanlı sulardan haber geçti, kudretli Oğuz ellerine haber vardı. Usun Koca‘nın ak otağı önünde feryat koptu. Kaza benzer kızı gelini ak çıkarıp kara giydi. Usun Koca oğul oğul diye akça yüzlü anası ile ağlaştılar sızlaştılar. Her kemikli gelişir, kaburgalı büyür. Meğer hanım, Usun Koca’nın küçük oğlu Segrek iyi, cesur, alp, deli yiğit oldu.
    Bir gün yolu bir düğün derneğe uğradı. Kondular, yemek içmek ettiler. Segrek sarhoş oldu. Dışarı ayak yoluna çıktı. Gördü ki öksüz oğlan bir çocukla kavga ediyor. Bre noldunuz diye bir tokat birine, bir tokat birine vurdu. Eski dutun biti, öksüz oğlanın dili acı olur. Biri der: Bre bizim öksüzlüğümüz yetmez mi, bize niye vuruyorsun, hünerin var ise kardeşin Alınca Kalesi’nde esirdir, var onu kurtar dedi. Segrek dedi: Bre kardeşimin adı nedir?
    Dedi: Egrek’tir. şimdi Egreğe Segrek yakışır, kardeşim sağ imiş kaygılanmam, kardeşsiz Oğuz’da durmam, karanlıklı gözümün aydını kardeş diye ağladı.
    İçeri sohbete girdi müsaade istedi, beyler hoşça kalın dedi. Atını çektiler bindi. Koşturdu anasının evine geldi. Alından indi anasının ağzını aradı. Segrek burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
    Der:
    Kalkıp ana yerimden doğruldum
    Yelesi kara cins atıma sıçrayıp bindim
    Çapraz yatan Ala Dağ eteğine vardım
    Kudretli Oğuz ellerinde düğün dernek varmış oraya vardım
    Yemek içmek arasında
    Ak boz atlı bir haberci geldi
    Çok zamanmış Egrek derler bir yiğit esirmiş
    Kadir Tanrı yol vermiş çıkıp gelmiş
    Büyük Küçük kalmadı o yiğide karşı gitti
    Ana ben de varayım mı ne dersin
    dedi. Anası burada söylemiş görelim hanım ne söylemiş :
    Der:
    Ağzın için öleyim oğul
    Dilin için öleyim oğul
    Karşı yatan kara dağın
    Yıkılmıştı yüceldi ahir
    Akıntılı güzel suyun
    Çekilmişti çağladı ahir
    Koca ağaçta dal budağın
    Kurumuştu filizlenip yeşerdi ahir
    Kudretli Oğuz beyleri izine varsa sen var
    O yiğide yetiştiğinde
    Ak boz atın üzerindin yere in
    El bağlayıp o yiğide selam ver
    Elini öpüp boynunu kucakla
    Kara dağımın yükseği kardeş de
    Ne duruyorsun oğul hoştur
    dedi. Oğlan anasına söylemiş, görelim ne söylemiş:
    Der:
    Ana ağzın kurusun
    Ana dilin çürüsün
    Benim de kardeşim varmış kaygılansam olmaz
    Kardeşsiz Oğuzda dursam olmaz
    Ana hakkı Tanrı hakkı olmasaydı
    Kara çelik öz kılıcımı çekeydim
    Birdenbire güzel başını keseydim
    Alca kanını yer yüzüne dökeydim
    Ana zalim ana
    dedi. Babası der: Yanlış haberdir oğul, kaçan giden senin ağabeyin değil, başkasıdır, ak sakallı ben babanı ağlatma, ihtiyarcık olmuş ananı sızlatma dedi. Oğlan burada söylemiş :
    Der:
    Üç yüz altmış altı alp ava binse
    Kanlı geyik üzerine kavga kopsa
    Kardeşli yiğitler kalkar kopar olur
    Kardeşsiz zavallı yiğit ensesine yumruk dokunsa
    Ağlayarak dört yanına bakar olur
    Ela gözden acı yaşını döker olur
    Ela gözlü oğlunuzu görünceye kadar
    Bey baba hatun ana esen kalın
    dedi. Baba ana yanlış haberdir, gitme oğul dediler. Oğlan der: Beni yolumdan ayırmayın, ağabeyimin tutulduğu kaleye varmayınca, ağabeyimin ölüsünü dirisini bilmeyince, öldü ise kanını almayınca Oğuz eline gelmem yok dedi.
    Baba ana ağlaşıp Kazan’a adam gönderdiler. Oğlan kardeşini andı gider, bize ne öğüt verirsin dediler. Kazan der: Ayağına at kösteğini vurun dedi. Yavuklusu vardı, acele düğün dernek ettiler. Attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdiler.
    Oğlanı gelin odasına koydular. Kız île ikisi bir döşeğe çıktılar. Oğlan kılıcını çıkardı kız ile kendi arasına koydu. Kız der: Kılıcını gider yiğit, murat ver murat al, sarılalım dedi. Oğlan der: Bre kavat kızı, ben kılıcıma doğranayım, okuma sancılayım, oğlum doğmasın, doğarsa on yaşına varmasın, ağabeyimin yüzünü görmeyince, ölmüş ise kanını almayınca bu gelin odasına girersem dedi.
    Ayağa kalktı. Tavladan bir koç at çıkardı eyerledi. Giyimini giydi. Diz bağı, kol bağı bağladı. Der: Kız sen beni bir yıl bekle, bir yılda gelmezsem iki yıl bekle, iki yılda gelmezsem üç yıl bekle, gelmezsem o vakit benim öldüğümü bilesin, aygır atımı boğazlayıp aşımı ver, gözün kimi tutarsa, gönlün kimi severse ona var dedi. Kız burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
    Der:
    Yiğidim ben seni bir yıl bekleyeyim
    Bir yılda gelmezsen iki yıl bekleyeyim
    İki yılda gelmezsen üç dört yıl bekleyeyim
    Dört yılda gelmezsen beş yıl altı yıl bekleyeyim
    Altı yol ayrımına çadır dikeyim
    Gelenden gidenden haber sorayım
    Hayır haber getirene at elbise vereyim
    Kaftanlar giydireyim
    Şer haber getirenin başını keseyim
    Erkek sineği üzerime kondurmayayım
    Murat ver murat al öyle git yiğidim
    dedi. Oğlan der: kavat kızı ağabeyimin başına and içmişim, dönmem yok dedi.
    Kız der: Ayağı uğursuz gelin diyeceklerine hayasız gelin desinler, kayın babama, kayınanama söyleyeyim dedi. Söylemiş :
    Babamdan daha iyi kayın baba
    Anamdan daha iyi kayın ana
    Develerinin erkeği ürktü gider
    Deveciler önünü kesti döndüremez
    Kara koç aygırın ürktü gider
    At çobanları önünü kesti döndüremez
    Ağıllarının koçları ürktü gider
    Çoban önünü kesti döndüremez
    Ela gözlü oğlun kardeşini andı gider
    Akça yüzlü gelinin döndüremez
    Size malum olsun
    dedi. Baba ana ah ettiler. Yerlerinden kalktılar oğul gitme diyerek, gördüler çare olmadı. Elbette o ağabeyimin tutulduğu kaleye varmayınca edemem dedi. Babası anası sür oğul, uğurun açık olsun, sağ esen varıp gelesin geleceğin var ise dediler.

    Babasının anasının elini öptü, kara koç atına sıçrayıp bindi. Geceyi gündüze kattı, at sürdü. Üç gün geceli gündüzlü at koşturdu. Dereşam’ın kenarından geçti. O kardeşinin tutulduğu koruya geldi. Gördü kî at çobanı kafirler kısrak güdüyorlar. Kılıç çekip altı kafir tepeledi. Davul çalıp kısrakları ürküttü getirip o koruya soktu. Geceyi gündüze katmış, üç gün geceli gündüzlü at koşturmuş yiğit, karanlıklı gözlerini uyku bürümüş yiğit atının yularını bileğine bağladı, yattı uyudu. Meğer kafirin casusu var idi.
    Gelip Tekür’e der: Oğuz’dan bir deli yiğit geldi, at çobanlarını öldürdü, kısrakları ürküttü getirip koruya soktu. Tekür der: Silahlı altmış adam seçin, varsınlar, tutup getirsinler dedi. Altmış silahlı adam seçtiler. Vardılar ansızın altmış demir giyimli kafir oğlanın üzerine geldiler. Giyim hışırtısından, at kıpırdamasından. Meğer yiğit aygır binerdi. Hanım at kulağı tetikte olur, çökerek oğlanı uyandırdı. Oğlan gördü ki bir alay atlı geliyor. Sıçradı Adı güzel Muhammed’e salavat getirdi. Atına bindi, kara elbiseli kafire kılıç vurdu, bastı kaleye tıktı. Yine uykusunu yenemeyip yerine varıp yattı uyudu. Gene atının yularını bileğine geçirdi. Kafirler, sağ olanları, kaçarak Tekür’e’ geldiler.
    Tekür der: Tu yüz kerre : Altmış kişi bir oğlanı tutamadınız dedi. Bu sefer yüz kafir oğlanın üzerine geldiler. Aygır yine oğlanı uyandırdı. Gördü kafirler saf bağlamış geliyorlar. Oğlan kalktı atına bindi. Adı güzel Muhammed’e salavat getirdi, kafire kılıç çaldı, bastı kaleye tıktı. Atını döndürdü, gene konaklama yerine geldi. Uykusunu yenemedi, tekrar yattı uyudu. Atının yularını yine bileğine geçirdi. Bu sefer at oğlanın bileğinden boşandı kaçtı, Kafirler yine Tekür’e geldiler. Tekür der: Bu defa üç yüz varın dedi.
    Kafirler der: Varmayız, kökümüzü keser, hepîmizi öldürür dediler. Tekür der: Ya nasıl eylemek gerek, varın o esir yiğidi çıkarın getirin, tekmeleyenin karnını boynuzlayan yırtar, at verin giyini verin dedi. Geldiler Egreğe dediler: Yiğit sana Tekür himmet eyledi, surda bir deli yiğit yolcunun yola gidenin, çobanın çoluğun ekmeğini alıyor, tut o deliyi oldur, seni bırakı verelim var git dediler. Pekala dedi. Egreği zindandan çıkardılar. Saçını sakalını tıraş ettiler. Bir at, bir kılıç verdiler. Üç yüz kafiri ona arkadaşlığa verdiler. Oğlanın üzerine geldiler. Üç yüz kafir açıkta durdular.
    Egrek der: Gelin varalım dedi, tutalım.
    Kafirler der: Tekür’den buyruk sana oldu, sen var dediler.
    Egrek der: İşte uyuyor, gelin varalım dedi. Kafirler der: Ay ne uyumak, koltuğunun altından bakar, kalkar bize geniş ovayı dar gösterir dediler. Der: Şimdi ben varayım, elini ayağını bağlayayım, sonra siz gelirsiniz dedi. Sıçradı kafirler arasından çıktı. At şurup bu yiğidin üzerine geldi. Atından indi, yularını bir daha iliştirdi. Baktı gördü ki ayın on dördüne benzer bir güzel ela gözlü genç yiğit boncuk boncuk terlemiş uyuyor, gelenden gidenden haberi yok. Dolandı başı ucuna geldi.
    Gördü ki belinde kopuzu var. Çıkarıp eline aldı söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
    Der:
    Kalkıp yerinden doğrulan yiğit
    Yelesi kara cins atına sıçrayıp binen
    Arku Beli Ala Dağdan geceleyin aşan
    Akıntılı güzel suyu delip geçen
    Gurbete gelen yatar mı olur
    Benim gibi pazusundan ak ellerini bağlatarak
    Domuz damında yatar mı olur
    Ak sakallı babasını ak bürçekli anasını
    Ağlatarak sızlatır mı olur
    Niye yatırıyorsun yiğit
    Gafil olma güzel başını kaldır yiğit
    Ela gözünü aç yiğit
    Kadirin verdiği tatlı canını uyku bürümüş yiğit
    Pazusundan kollarını bağlatma
    Ak sakallı babanı ihtiyarcık ananı ağlatma
    Ne yiğitsin kudretli Oğuz dinden gelen yiğit
    Yaradan hakkı için kalkı ver
    Dört yanını kafir sardı belli bil
    dedi. Oğlan sıçradı kalktı. Kılıcının sapına yapıştı ki bunu vursun. Gördü ki elinde kopuz var. Der: Bre kafir Dedem Korkut kopuzu hürmetine çalmadım dedî, eğer elinde kopuz olmasaydı ağabeyimin başı için seni iki parça kılardım dedi. Çekti kopuzu elinden aldı. Oğlan burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :
    Sabah erken yerimden kalktığım kardeş için
    Ak boz atlar yormuşum kardeş için
    Kalenizde esir var mıdır kafir söyle bana
    Kara başım kurban olsun kafir sana
    dedi. Büyük kardeşi Egrek burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :
    Ağzın için öleyim kardeş
    Dilin için öleyim kardeş
    Memleketini doğum yerini sorar olsam neresidir
    Karanlık gece içinde, yolu kaybetsen ümidin nedir
    Büyük sancak tutan hanınız kim
    Kavga günü önden at tepen alpınız kim
    Yiğit senin baban kim
    Alp erin erden adım saklaması ayıp olur
    Adın nedir yiğit
    dedi. Bir daha söylemiş, der:
    Develerimi güdünce devecim misin
    Kara koçumu güdünce at çobanım mısın
    Ağıllarımı güdünce çobanım mısın
    Kulağımda çınlayan naibim misin
    Beşikte koyup gittiğim kardeşçiğim misin
    Yiğit söyle bana
    Kara başım kurban olsun bugün sana
    dedi. Segrek burada büyük kardeşine söyledi, der:
    Karanlık gece içinde yolu kaybetsem ümidim
    Büyük sancak tutan hanımız Bayındır Han
    Savaş günü önden at tepen alpımız Salur Kazan
    Babamın adını sorarsan Uşun Koca
    Benim adımı sorar olsan Şegrek
    Kardeşim var imiş adı Egrek
    dedi. Bir daha söyledi, der:
    Develerini güdünce devecinim
    Kara koçunu güdünce at çobanınım
    Beşikte koyup gittiğin kardeşinim
    dedi. Büyük kardeşi Egrek burada söylemiş, görelim hanım nasıl söylemiş:
    Der:
    Ağzın için öleyim kardeş
    Dilin için öleyim kardeş
    Er mi oldun yiğit mi oldun kardeş
    Gurbete kardeşini aramağa sen mi geldin kardeş
    dedi. İki kardeş kucaklaşa kucaklaşa görüştüler. Egrek küçük kardeşinin boynunu öptü. Segrek de ağabeyisinin elini öptü. Karşı yakadan kafirler bakışıyorlar. Derler: Güreştiler galiba, belki bizimki yener dediler. Gördüler ki kucaklaştılar, görüştüler, cins atlara biniştiler. Kara elbiseli kafire at sürdüler, kılıç yürüttüler. Kafiri bastılar öldürdüler, kaleye döktüler. Gelip yine o koruya girdiler kısrakları dışarı çıkardılar. Davul çalıp kısrakları önlerine kattılar. Dereşam suyunu at tepip geçtiler.
    Geceyi gündüze kattılar, Oğuz’un hudut boyuna yetiştiler. Kanlı kafir elinden kardeşçiğini çekip aldı. Ak sakallı babasına müjdeci gönderde babam bana karşı gelsin dedi. Uşun Koca’ya haberci geldi. Müjde, gözün aydın, oğulların ikisi beraber sağ esen geldi dediler. Koca işitip şad oldu. Gümbür gümbür davullar çalındı. Altın tunç borular öttürüldü. O gün alaca büyük otağlar dikildi. Artan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kesildi. Koca Bey oğullarına karşı geldi. Attan indi, oğlanları ile kucaklaşa kucaklaşa görüştü. İyi misiniz, esen misiniz oğullar dedi. Gölgeliği altınlıca odasına geldiler. Eğlence, yemek içmek oldu. Büyük oğlana da güzel gelin getirdi. İki kardeş birbirine sağdıç oldular. Gelin odalarına koşturup indiler, murada maksuda eriştiler.
    Dedem Korkut gelip destan söyledi, deyiş dedi. Evvel ahir uzun yaşın ucu ölüm. Ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın. Günahınızı Muhammet Mustafa’nın yüzü suyuna bağışlasın. Amin diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün hanım hey!…


    Dede Korkut Hikayeleri

    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder

    -> "Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
    -> "Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.
    -> Yorum yazarken anlaşılır olmaya ve Türkçe yazım kurallarına uymaya çalışınız!

    loading...

    Uyarı

    Bu sitedeki içerikler tanı ve tedavi amaçlı değil, tamamen bilgilenme ve sağlıklı kalma konusunda tavsiye amaçlıdır. Burdaki bilgilerin tanı ve tedavi amaçlı kullanılmasından doğacak sonuçlardan sitemiz sorumlu tutulamaz. Sağlık ile ilgili bir probleminiz olması durumunda bir doktora başvurmalısınız.


    Bilgitc.blogspot.com makale ve sağlık yazılarınızın telif hakkını gözetmektedir. Eğer yazınızın bu sayfada yer almasını istemiyorsanız veya belirli bir kaynağa yönlendirilmesini istiyorsanız lütfen bu linke tıklayarak bizimle temasa geçin

    İletişim Formu

    Ad

    E-posta *

    Mesaj *