Blues Müzik Nasıl ortaya Çıkmıştır ?
Blues Nedir?
Blues yaklaşık 1000 yıllık geçmişi olan ve Afrika kökenine dayanan, esasında etnik bir müziktir.
Blues, özünde en çok Ritim özellikleriyle dikkat çekmektedir. Ancak günümüzde icra edilmekte olan Electric Blues yüksek enstrüman hakimiyeti ve güçlü ritim kabiliyetiyle birlikte iyi bir Armoni bilgisini de gerektirmektedir. Zira Modern Blues, Afrika kökenlerinin yanında çok yüklü bir etkileşime uğramış ve pek çok müzikten kalıntılar barındırır hale gelmiştir.
Bununla birlikte pek türün oluşmasına sebep olmuş, kendisi başkalaşırken pek çok türü de değiştirmiştir.
Blues, özünde en çok Ritim özellikleriyle dikkat çekmektedir. Ancak günümüzde icra edilmekte olan Electric Blues yüksek enstrüman hakimiyeti ve güçlü ritim kabiliyetiyle birlikte iyi bir Armoni bilgisini de gerektirmektedir. Zira Modern Blues, Afrika kökenlerinin yanında çok yüklü bir etkileşime uğramış ve pek çok müzikten kalıntılar barındırır hale gelmiştir.
Bununla birlikte pek türün oluşmasına sebep olmuş, kendisi başkalaşırken pek çok türü de değiştirmiştir.
Buradan hareketle denilmektedir ki, modern müzik köklerini Blues dan almaktadır.
Aşağıda The Blues Academy Araştırma ve Geliştirme birimi tarafından hazırlanmış bir modern müzik tarihi denemesi bulunmaktadır.
Günümüz popüler müziğine yön veren tarzların gelişimi de oldukça ilginçtir. Günümüz popüler müziğinin temelleri 1800'lerin sonunda Amerika' da atılmıştır.
Bundan önce sadece Klasik müzik vardır. Ve o hem sanat hem de popülerdir.
Bunun dışında yöresel müzik türleri de vardır elbette ancak, dünya üzerinde hakim medeniyet Avrupa olduğundan, kabul gören müzik türü Klasik Müzik olagelmiştir.
Bilindiği Gibi Amerika pek çok kültürün karışımından oluşur. Ancak bu karışımın müzik üzerindeki etkileri pek homojen değildir. Zira Amerikan müziğinde zencilerin etkisi en üst düzeydedir.
Zenci müziğinin gelişimini anlamak popüler dünya müziğini anlamak için çok önemli olduğundan bu konuya değinmek faydalı olacaktır.
1800'lerin başında köle ticareti oldukça yaygındır, ve Avrupalılar, Afrika' dan topladıkları zencileri, önce Avrupa'ya oradan da Amerika'ya götürüp satmaktadırlar.
Zenciler son varış noktaları olan Amerika'ya gelmeden önce, Portekiz, İspanya, Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerine götürülmüşlerdir. Dolayısıyla buralardaki kültürden etkilenmişlerdir.
Örneğin Gitarla tanışmalarının bu zamanlarda olduğu sanılmaktadır. Bilindiği gibi, kölelik insan vasfına uygun olmayan bir durumdur.
Ve zenciler tüm dünyada senelerce bu sıfatla kullanılmış. İnsanlık dışı muamelelere maruz kalmışlardır. Fakat Beyazların tutumu bu konuda senelerce değişmemiş, hatta zencilerin insan olup olmadıkları dahi tartışılmıştır.
Zencilerin genetik özellikleri bir yana dursun, müziğe olan yakınlıkları işte bu kölelik dönemine bağlıdır.
Köleliğin sona ermiş olmasına rağmen günümüzde dahi hala 2. Sınıf insan muamelesi görmemeleri düşündürücüdür.
Zenciler hala çalışmakta zorlanmakta, kimi ibadethanelere girememekte, kimi okullarda okuyamamakta ve hatta kimi mahallelerde gezememektedir.
Günümüzde bile bu koşullar var iken, 1700'lerde zenci toplumunun müzikten başka yapacak bir işi olamayacağı açıkça görülmektedir. O dönemlerde kendilerine ayrılan kümes, ahır, tavan arası vb. yerlerde, çektikleri acıyı dışa vurmak için müzik yolunu seçmişlerdir. İlk zamanlarda kapılara vurarak ritim tutmuş, sonraları harmonika ve gitarla tanışmışlardır.
Zencilerin Hıristiyanlaşmadan önceki dönemde yaptıkları müziğe DELTA BLUES, denir. Bu tür. Hiçbir ölçü, birim ve nota kullanmaksızın, ağıt şeklinde icra edilmiştir.
Amerikan iç savaşından sonra zenciler kimi eyaletlerde özgür olmuşlar, ve diledikleri işi yapabilme fırsatı bulmuşlardır. Fakat dediğimiz gibi müzik ve bahçe işleri dışında yapabilecekleri hiçbir iş yoktur. Özgür zenciler Hıristiyanlaşmanın da etkisiyle artık acılarını Tanrıya yakarmaya başlamışlardır. Zenci vokal gurupları kendi kiliselerinde şarkılar söyleyip, Tanrıya yakarmışlardır. İşte bu tarza da GOSPEL denir.
Gospel, Delta Blues gibi ölçüsüz değildir. Zira söylenen şarkılar aslında İncil' den alınma dualardır. Şiir niteliğindedir ve ölçüleri vardır. Bunun yanında zenci müziğine has armoni yapıları kullanılır.
Gospel sonrasında zenciler enstrümanlarla tanışmaya başlamıştır. Beyazların kullandıkları enstrümanları kullanarak, Gospel tarzını, sadece ibadet değil, eğlence müziği de olarak kullanmak istemişlerdir. Ve bunun neticesinde BLUES ortaya çıkmıştır.
Fakat buradan Blues müziğinin 1700'lerin sonunda ortaya çıktığı sonucuna varılamaz. Zira 1300'lerden beri köle ticareti vardır. Ve zenciler bu zamandan beri çeşitli formlarda Blues yapmışlardır.
Buradan çıkarılacak en doğru sonuç. Blues' un zencilerin Müziği olduğu, ve bu müziği kullanarak acılarını dile getirdikleridir.
Blues müziğin entelektüel bir müzik olması beklenemez. Günümüzde dahi Blues müzisyenleri ilkokulu zor bitirebilmektedir. Zira zenci karşıtlığı hala, gizliden gizliye sürmektedir. Ve zenciler en eğitimsiz ırk olmak durumundadır.
Dolayısıyla Blues, müziğin matematiksel kavramlarıyla, bilinçli olarak uğraşılmayan bir tarzdır. Ancak incelenecek olursa bir matematiğinin varlığından söz edilebilir. Blues müzik bir dönem sonra Amerika'da en etkin müzik haline gelmiştir. Bu arada beyazlar Blues'a çok benzeyen bir tarz geliştirmişlerdir. Bu tarz Avrupa halk müzikleri ve Blues sentezidir. Armoni yapısı, ölçü kalıpları Blues' la neredeyse aynıdır. Bu tarza ise COUNTRY denmiştir.
Country beyazların' da zenciler gibi müzik yapabileceği düşüncesini yaratmak üzereyken. Zenciler klasik müzik enstrümanlarıyla tanışmış ve kısmen entelektüel bir tarza imza atmışlar. JAZZ...
Jazz hakkında söylenecek aslında çok şey vardır. Ancak söylenmesi gereken ilk şey günümüz müzik dünyasında Jazz hakkında hiçbir şey bilinmediğidir. Oldukça iddialı görünen bu cümle Amerikan Jazz ustalarının ortak yargısıdır. Onlara göre Jazz' ın bir metodu yoktur. Ve kesinlikle kalıplara sokulamaz. Bunun yanında Jazz matematik değil, his müziğidir.
"Hissedilmeyen hiçbir şey Jazz olamaz, Jazz Olmayan hiçbir şey gerçek değildir, eğer gerçek değilse, müzik de değildir." Demiştir BB King...
Günümüzde yapılan ve adına Jazz denilen müziklere bakıldığında ise tamamen matematiksel figürlere dayalı, hissetmeye zaman kalmayacak kadar karmaşık, olabildiğince kalıplara sokulmuş türler görülebilir. Ancak buradan Jazz' ın hiçbir matematiğe dayanmadığı sonucu çıkarılamaz. Elbette matematiksel teorileri vardır. Önemli olan Jazz'ın ana fikridir. O da Acı ve protestodur. Bu da matematikle ifade edilesi bir şey değildir. Jazz bir süre en popüler tarz olarak kalmış fakat devrimin tokadından nasibini almıştır. Devrim ise Elekrik Gitar olarak nitelenir. 1900'lerde elektrik gitarın bulunmasıyla, Electric Blues, ortaya cıkmıştır. Bu tarz hala etkindir.
1940'lardan sonra özgürleşme hareketlerinin artması, elektrik gitarın geliştirilmesi ve Blues' da yenileşme çalışmaları sonuç vermiş ve hem eğlenceli hem de protest bir tarz olan Rock'n'Roll ortaya çıkmıştır. Rock'n'Roll orkestraları Orkestra düzeni olarak Jazz Orkestralarına benzer. Ancak daha çok gitar üzerine müzik yaparlar. Armoni yapısında bir çok sentez vardır. Ancak %90 ağırlığı yine Blues yönündedir. Bilinen en büyük ustaları; Chuck Berry, Elvis Presley ve Jerry Lee Lewis dir. Rock'nRoll Amerikan tarihinde, siyasi olaylardan daha büyük izler taşır. Zira 1950'li yıllarda Amerika=Rock'n'Roll olarak bilinmekteydi. Hatta Avrupa da dahi Klasik Müziği tahtından eden ilk müzik olarak bilinir. Günümüzde icra edilen Tüm elektrik müziklerin atası olarak kabul edilir. Burada elektrik ve eletronik ayrımını yapmak gerekir. Elektrik gitarlar ve amplifikatörler kullanılarak yapılan müziklere, elektrik orkestra müziği, dijital cihazlar kullanılarak yapılan ve genelde orkestra düzeni olamayan müziklere de elektronik müzik denir. Akustik müzik ise Akustik enstrümanlar kullanarak yapılır. Geniş kitlelere ses duyurmak için amplifikatör kullanmak müziğin akustik yapısını değiştirmez.
1950'li yılların başka bir devrimi ise SWING' dir. Swing Rock'n'Roll ve Jazz karışımı bir müziktir. Metronomu Rock'n'Roll' dan dahi yüksektir. Jazz ile bağlantısı ise orkestra düzeni ve armoni yapısıdır. Dans müziği olarak bilinir. Hatta adına bir dans dahi geliştirilmiştir.
Swing 'in Türevlerinden olan JIVE' dan da burada bahsetmek doğru olur. Jive Swing' le hemen hemen aynıdır. Rock'n'Roll ile benzerliği daha fazladır. Ek olarak şundan bahsedilebilir. Swing, Jive, Boogie, Rock'n'Roll gibi müzikler birbirlerine çok benzerler. Küçük tavırlarla birbirinden ayrılırlar. Bu yüzden bu tarzlarla ilgilenenlerin bu müzikleri çok iyi bilmesi gerekir.
1960'lara gelindiğinde Blues türevleştirmeyi sürdürmekle birlikte varlığını korumuş ve Electric Blues, en yaygın tür haline gelmiştir. Türevleşmenin bu dönemdeki en önemli örneği, FUNK' dır. Funk daha çok Gospel' e benzer ancak daha modern bir tavrı vardır. Elektrik, akustik ve elektronik enstrümanlar bir arada kullanılır. Bu tarzı sadece elektrik enstrümanlarla yapanlarda olmuştur. Bu tarza ise Funky Blues denir.
1970'lerde Rock'n'roll türevleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunlara genel olarak Hard Rock demek doğru olacaktır. Tamamen elektrik enstrümanlar ve zorlanmış, teknik tabiriyle Distortion amfilerle yapılan bir müziktir. Rock'n'roll' dan farklı olarak değişik armoni kalıpları kullanılmıştır. Tarzın bilinen ilk örnekleri, Led Zeppelin, Deep Purple, Jethro Tull, Van Halen ve Ac Dc, gösterilebilir.
70'ler SOUL müziğin de ilk örneklerinin görüldüğü dönemdir. Daha elektronik ve daha depresif bir Funk türevi olarak nitelendirilen Soul, sakin ve tek düze bir müziktir. Funk dan farkı bu özelliğinde ortaya çıkar. İcracılarında örnek vererek anlatacak olursak. James Brown Funk şarkıcısıdır ve parçaları yüksek metronomlu ve eğlencelidir. Al Green ise Soul müzisyenidir, ve eserleri oldukça yavaş ve duygusaldır. Daha sonra bu tarz Tekno gibi tarzlara kök oluşturmuştur.
80'ler ise artık bir çok tarzın eskitildiği, Klasiklerin geri plana çekilip, Rock ve Funk tarzı müziklere popüler olma şansı tanıdığı dönemdir. Bakılacak olursa Michael Jackson da, Metallica da bu dönemde dünya çapında popüler olmuşlardır. Ancak bu dönemin bir diğer özelliği Hip Hop Ve Rap tarzı müziklerin ortaya çıktığı dönem oluşudur. Rap, melodik vokalleri olamayan Blues dan başka bir şey değildir. Funk veya Soul olarak değerlendirilirse de Blues oluşlu değişmez.
80'lerden itibaren, teknolojik gelişmeler soğuk savaşın sona erişi, Dünya iletişiminin kolaylaşması vb. sebeplerden dolayı etkileşim artmış, müzikler bu dönemden sonra Blues kökenlerinde kayıplara uğramışlardır. Örneğin Heavy Metal ve diğer metal türevleri başta Rock'n'roll iken 90'larda oldukça farklılaşmışlardır. Ayrıca bu dönemden sonra çeşitli nedenlerden dolayı popüler istekler değişmiş ve artık deneysel müzikler dönemi açılmıştır. Klasik Anlamda Blues, Jazz, Country, Swing, Funk, Soul, Rock'n'Roll terk edilmiş. Ve popüler talepler doğrultusunda yeni arayışlara gidilmiştir. Ortaya konulan ve tarz olarak nitelenen yaklaşımların içinde ise 2 tanesi dünya müziğine yön vermiştir. Bunlar ALTERNATIVE ve RnB' dir. Her ikisi de Blues kökeninden geliyor olmasına rağmen. Farkları vardır. RnB (Ritym And Blues) hala zencilerin yaptığı bir müziktir, oysa Alternative zencilerin neredeyse hiç ilgilenmedikleri bir tarzdır. Ve Alternative müzik armoni yapıları oldukça farklıdır.
Tüm bunların yanında Punk müzikten de bahsetmek gerekir. Alternative tarzların 1.si olarak bilinir. Kendine has tavırları vardır. Yine RocK'n'Roll kökenine dayanır, ancak Klasikciler (Klasik Rock'n'Roll) tarafından kabul görmez. Günümüzde ise örnekleri yok denecek kadar azdır. Çoğunluğu Alternative' e kaymıştır.
Görüldüğü gibi günümüz küresel popüler müziği Blues kökleri taşımaktadır. Fakat Klasik anlamda ne jazz, ne Blues, Ne Rock'n'Roll, Ne Swing Ne de Diğer kök müzikler artık icra edilmemektedir.
Ancak son yıllarda, müzikte bir geri dönüş göze çarpmaktadır. Klasikleri icra eden orkestralar artmaya başlamış. Ve Klasik Tarzların yeni eserleri ortaya konulmaya başlamıştır.
Bundan önce sadece Klasik müzik vardır. Ve o hem sanat hem de popülerdir.
Bunun dışında yöresel müzik türleri de vardır elbette ancak, dünya üzerinde hakim medeniyet Avrupa olduğundan, kabul gören müzik türü Klasik Müzik olagelmiştir.
Bilindiği Gibi Amerika pek çok kültürün karışımından oluşur. Ancak bu karışımın müzik üzerindeki etkileri pek homojen değildir. Zira Amerikan müziğinde zencilerin etkisi en üst düzeydedir.
Zenci müziğinin gelişimini anlamak popüler dünya müziğini anlamak için çok önemli olduğundan bu konuya değinmek faydalı olacaktır.
1800'lerin başında köle ticareti oldukça yaygındır, ve Avrupalılar, Afrika' dan topladıkları zencileri, önce Avrupa'ya oradan da Amerika'ya götürüp satmaktadırlar.
Zenciler son varış noktaları olan Amerika'ya gelmeden önce, Portekiz, İspanya, Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerine götürülmüşlerdir. Dolayısıyla buralardaki kültürden etkilenmişlerdir.
Örneğin Gitarla tanışmalarının bu zamanlarda olduğu sanılmaktadır. Bilindiği gibi, kölelik insan vasfına uygun olmayan bir durumdur.
Ve zenciler tüm dünyada senelerce bu sıfatla kullanılmış. İnsanlık dışı muamelelere maruz kalmışlardır. Fakat Beyazların tutumu bu konuda senelerce değişmemiş, hatta zencilerin insan olup olmadıkları dahi tartışılmıştır.
Zencilerin genetik özellikleri bir yana dursun, müziğe olan yakınlıkları işte bu kölelik dönemine bağlıdır.
Köleliğin sona ermiş olmasına rağmen günümüzde dahi hala 2. Sınıf insan muamelesi görmemeleri düşündürücüdür.
Zenciler hala çalışmakta zorlanmakta, kimi ibadethanelere girememekte, kimi okullarda okuyamamakta ve hatta kimi mahallelerde gezememektedir.
Günümüzde bile bu koşullar var iken, 1700'lerde zenci toplumunun müzikten başka yapacak bir işi olamayacağı açıkça görülmektedir. O dönemlerde kendilerine ayrılan kümes, ahır, tavan arası vb. yerlerde, çektikleri acıyı dışa vurmak için müzik yolunu seçmişlerdir. İlk zamanlarda kapılara vurarak ritim tutmuş, sonraları harmonika ve gitarla tanışmışlardır.
Zencilerin Hıristiyanlaşmadan önceki dönemde yaptıkları müziğe DELTA BLUES, denir. Bu tür. Hiçbir ölçü, birim ve nota kullanmaksızın, ağıt şeklinde icra edilmiştir.
Amerikan iç savaşından sonra zenciler kimi eyaletlerde özgür olmuşlar, ve diledikleri işi yapabilme fırsatı bulmuşlardır. Fakat dediğimiz gibi müzik ve bahçe işleri dışında yapabilecekleri hiçbir iş yoktur. Özgür zenciler Hıristiyanlaşmanın da etkisiyle artık acılarını Tanrıya yakarmaya başlamışlardır. Zenci vokal gurupları kendi kiliselerinde şarkılar söyleyip, Tanrıya yakarmışlardır. İşte bu tarza da GOSPEL denir.
Gospel, Delta Blues gibi ölçüsüz değildir. Zira söylenen şarkılar aslında İncil' den alınma dualardır. Şiir niteliğindedir ve ölçüleri vardır. Bunun yanında zenci müziğine has armoni yapıları kullanılır.
Gospel sonrasında zenciler enstrümanlarla tanışmaya başlamıştır. Beyazların kullandıkları enstrümanları kullanarak, Gospel tarzını, sadece ibadet değil, eğlence müziği de olarak kullanmak istemişlerdir. Ve bunun neticesinde BLUES ortaya çıkmıştır.
Fakat buradan Blues müziğinin 1700'lerin sonunda ortaya çıktığı sonucuna varılamaz. Zira 1300'lerden beri köle ticareti vardır. Ve zenciler bu zamandan beri çeşitli formlarda Blues yapmışlardır.
Buradan çıkarılacak en doğru sonuç. Blues' un zencilerin Müziği olduğu, ve bu müziği kullanarak acılarını dile getirdikleridir.
Blues müziğin entelektüel bir müzik olması beklenemez. Günümüzde dahi Blues müzisyenleri ilkokulu zor bitirebilmektedir. Zira zenci karşıtlığı hala, gizliden gizliye sürmektedir. Ve zenciler en eğitimsiz ırk olmak durumundadır.
Dolayısıyla Blues, müziğin matematiksel kavramlarıyla, bilinçli olarak uğraşılmayan bir tarzdır. Ancak incelenecek olursa bir matematiğinin varlığından söz edilebilir. Blues müzik bir dönem sonra Amerika'da en etkin müzik haline gelmiştir. Bu arada beyazlar Blues'a çok benzeyen bir tarz geliştirmişlerdir. Bu tarz Avrupa halk müzikleri ve Blues sentezidir. Armoni yapısı, ölçü kalıpları Blues' la neredeyse aynıdır. Bu tarza ise COUNTRY denmiştir.
Country beyazların' da zenciler gibi müzik yapabileceği düşüncesini yaratmak üzereyken. Zenciler klasik müzik enstrümanlarıyla tanışmış ve kısmen entelektüel bir tarza imza atmışlar. JAZZ...
Jazz hakkında söylenecek aslında çok şey vardır. Ancak söylenmesi gereken ilk şey günümüz müzik dünyasında Jazz hakkında hiçbir şey bilinmediğidir. Oldukça iddialı görünen bu cümle Amerikan Jazz ustalarının ortak yargısıdır. Onlara göre Jazz' ın bir metodu yoktur. Ve kesinlikle kalıplara sokulamaz. Bunun yanında Jazz matematik değil, his müziğidir.
"Hissedilmeyen hiçbir şey Jazz olamaz, Jazz Olmayan hiçbir şey gerçek değildir, eğer gerçek değilse, müzik de değildir." Demiştir BB King...
Günümüzde yapılan ve adına Jazz denilen müziklere bakıldığında ise tamamen matematiksel figürlere dayalı, hissetmeye zaman kalmayacak kadar karmaşık, olabildiğince kalıplara sokulmuş türler görülebilir. Ancak buradan Jazz' ın hiçbir matematiğe dayanmadığı sonucu çıkarılamaz. Elbette matematiksel teorileri vardır. Önemli olan Jazz'ın ana fikridir. O da Acı ve protestodur. Bu da matematikle ifade edilesi bir şey değildir. Jazz bir süre en popüler tarz olarak kalmış fakat devrimin tokadından nasibini almıştır. Devrim ise Elekrik Gitar olarak nitelenir. 1900'lerde elektrik gitarın bulunmasıyla, Electric Blues, ortaya cıkmıştır. Bu tarz hala etkindir.
1940'lardan sonra özgürleşme hareketlerinin artması, elektrik gitarın geliştirilmesi ve Blues' da yenileşme çalışmaları sonuç vermiş ve hem eğlenceli hem de protest bir tarz olan Rock'n'Roll ortaya çıkmıştır. Rock'n'Roll orkestraları Orkestra düzeni olarak Jazz Orkestralarına benzer. Ancak daha çok gitar üzerine müzik yaparlar. Armoni yapısında bir çok sentez vardır. Ancak %90 ağırlığı yine Blues yönündedir. Bilinen en büyük ustaları; Chuck Berry, Elvis Presley ve Jerry Lee Lewis dir. Rock'nRoll Amerikan tarihinde, siyasi olaylardan daha büyük izler taşır. Zira 1950'li yıllarda Amerika=Rock'n'Roll olarak bilinmekteydi. Hatta Avrupa da dahi Klasik Müziği tahtından eden ilk müzik olarak bilinir. Günümüzde icra edilen Tüm elektrik müziklerin atası olarak kabul edilir. Burada elektrik ve eletronik ayrımını yapmak gerekir. Elektrik gitarlar ve amplifikatörler kullanılarak yapılan müziklere, elektrik orkestra müziği, dijital cihazlar kullanılarak yapılan ve genelde orkestra düzeni olamayan müziklere de elektronik müzik denir. Akustik müzik ise Akustik enstrümanlar kullanarak yapılır. Geniş kitlelere ses duyurmak için amplifikatör kullanmak müziğin akustik yapısını değiştirmez.
1950'li yılların başka bir devrimi ise SWING' dir. Swing Rock'n'Roll ve Jazz karışımı bir müziktir. Metronomu Rock'n'Roll' dan dahi yüksektir. Jazz ile bağlantısı ise orkestra düzeni ve armoni yapısıdır. Dans müziği olarak bilinir. Hatta adına bir dans dahi geliştirilmiştir.
Swing 'in Türevlerinden olan JIVE' dan da burada bahsetmek doğru olur. Jive Swing' le hemen hemen aynıdır. Rock'n'Roll ile benzerliği daha fazladır. Ek olarak şundan bahsedilebilir. Swing, Jive, Boogie, Rock'n'Roll gibi müzikler birbirlerine çok benzerler. Küçük tavırlarla birbirinden ayrılırlar. Bu yüzden bu tarzlarla ilgilenenlerin bu müzikleri çok iyi bilmesi gerekir.
1960'lara gelindiğinde Blues türevleştirmeyi sürdürmekle birlikte varlığını korumuş ve Electric Blues, en yaygın tür haline gelmiştir. Türevleşmenin bu dönemdeki en önemli örneği, FUNK' dır. Funk daha çok Gospel' e benzer ancak daha modern bir tavrı vardır. Elektrik, akustik ve elektronik enstrümanlar bir arada kullanılır. Bu tarzı sadece elektrik enstrümanlarla yapanlarda olmuştur. Bu tarza ise Funky Blues denir.
1970'lerde Rock'n'roll türevleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunlara genel olarak Hard Rock demek doğru olacaktır. Tamamen elektrik enstrümanlar ve zorlanmış, teknik tabiriyle Distortion amfilerle yapılan bir müziktir. Rock'n'roll' dan farklı olarak değişik armoni kalıpları kullanılmıştır. Tarzın bilinen ilk örnekleri, Led Zeppelin, Deep Purple, Jethro Tull, Van Halen ve Ac Dc, gösterilebilir.
70'ler SOUL müziğin de ilk örneklerinin görüldüğü dönemdir. Daha elektronik ve daha depresif bir Funk türevi olarak nitelendirilen Soul, sakin ve tek düze bir müziktir. Funk dan farkı bu özelliğinde ortaya çıkar. İcracılarında örnek vererek anlatacak olursak. James Brown Funk şarkıcısıdır ve parçaları yüksek metronomlu ve eğlencelidir. Al Green ise Soul müzisyenidir, ve eserleri oldukça yavaş ve duygusaldır. Daha sonra bu tarz Tekno gibi tarzlara kök oluşturmuştur.
80'ler ise artık bir çok tarzın eskitildiği, Klasiklerin geri plana çekilip, Rock ve Funk tarzı müziklere popüler olma şansı tanıdığı dönemdir. Bakılacak olursa Michael Jackson da, Metallica da bu dönemde dünya çapında popüler olmuşlardır. Ancak bu dönemin bir diğer özelliği Hip Hop Ve Rap tarzı müziklerin ortaya çıktığı dönem oluşudur. Rap, melodik vokalleri olamayan Blues dan başka bir şey değildir. Funk veya Soul olarak değerlendirilirse de Blues oluşlu değişmez.
80'lerden itibaren, teknolojik gelişmeler soğuk savaşın sona erişi, Dünya iletişiminin kolaylaşması vb. sebeplerden dolayı etkileşim artmış, müzikler bu dönemden sonra Blues kökenlerinde kayıplara uğramışlardır. Örneğin Heavy Metal ve diğer metal türevleri başta Rock'n'roll iken 90'larda oldukça farklılaşmışlardır. Ayrıca bu dönemden sonra çeşitli nedenlerden dolayı popüler istekler değişmiş ve artık deneysel müzikler dönemi açılmıştır. Klasik Anlamda Blues, Jazz, Country, Swing, Funk, Soul, Rock'n'Roll terk edilmiş. Ve popüler talepler doğrultusunda yeni arayışlara gidilmiştir. Ortaya konulan ve tarz olarak nitelenen yaklaşımların içinde ise 2 tanesi dünya müziğine yön vermiştir. Bunlar ALTERNATIVE ve RnB' dir. Her ikisi de Blues kökeninden geliyor olmasına rağmen. Farkları vardır. RnB (Ritym And Blues) hala zencilerin yaptığı bir müziktir, oysa Alternative zencilerin neredeyse hiç ilgilenmedikleri bir tarzdır. Ve Alternative müzik armoni yapıları oldukça farklıdır.
Tüm bunların yanında Punk müzikten de bahsetmek gerekir. Alternative tarzların 1.si olarak bilinir. Kendine has tavırları vardır. Yine RocK'n'Roll kökenine dayanır, ancak Klasikciler (Klasik Rock'n'Roll) tarafından kabul görmez. Günümüzde ise örnekleri yok denecek kadar azdır. Çoğunluğu Alternative' e kaymıştır.
Görüldüğü gibi günümüz küresel popüler müziği Blues kökleri taşımaktadır. Fakat Klasik anlamda ne jazz, ne Blues, Ne Rock'n'Roll, Ne Swing Ne de Diğer kök müzikler artık icra edilmemektedir.
Ancak son yıllarda, müzikte bir geri dönüş göze çarpmaktadır. Klasikleri icra eden orkestralar artmaya başlamış. Ve Klasik Tarzların yeni eserleri ortaya konulmaya başlamıştır.
DİKKAT!: Yukarıdaki metin telif haklarıyla korunmaktadır. Ancak, kaynak belirtilmek koşuluyla dileyen herkes bu metni ticari olmayan amaçları için kullanabilir.
----------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
-> "Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
-> "Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.
-> Yorum yazarken anlaşılır olmaya ve Türkçe yazım kurallarına uymaya çalışınız!