• Son Eklenenler

    Türkiyenin Bilgi Blogu, Blogger Destek

    Ücretsiz Firma Ekle
    loading...

    19 Temmuz 2011 Salı

    Duha Koca Oğlu Deli Dumrul

    Meğer hanım, Oğuz’da Duha Koca oğlu Deli Dumrul derlerdi bir er var idi. Bir kuru çayın üzerine bir köprü yaptırmıştı. Geçeninden otuz üç akçe alırdı, geçmeyeninden döve döve kırk akçe alırdı. Bunu niçin böyle ederdi? Onun için ki “Benden deli, benden güçlü er var mıdır ki çıksın benimle savaşsın” der iki, “Benim erliğim, bahadırlığım, kahramanlığım, yiğitliğim Ruma, Şama gitsin, ün salsın.” der idi.

    Meğer bir gün köprüsünün yanında bir bölük oba konmuştu. O obada bir güzel yiğit hasta düşmüştü. Allah’ın emriyle o yiğit öldü. Kimi oğul diye, kimi kardeş diye ağladı. O yiğit üzerine dehşetli kara feryat koptu.

    Ansızın Deli Dumrul dört nala yetişti. Der: “Bre kavatlar, ne ağlıyorsunuz, benim köprümün yanında bu gürültü nedir, niye feryat ediyorsunuz “ dedi. Dediler: “Hanım, bir güzel yiğidimiz öldü, ona ağlıyoruz.” dediler. Deli Dumrul der: “Bre yiğidinizi kim öldürdü?” Dediler: “Vallah bey yiğit, Allah Taâla’dan buyruk oldu, al kanatlı Azrail o yiğidin canını aldı.” Deli Dumrul der: “Bre, Azrail dediğiniz ne kişidir ki adamın canını alıyor, yâ Kadir Allah , birliğin varlığın hakkı için Azrail’i benim gözüme göster, savaşayım, çekişeyim, mücadele edeyim, güzel yiğidin canını kurtarayım, bir daha güzel yiğidin canını almasın.” dedi. Çekildi döndü Deli Dumrul evine geldi.

    Hak Taâla’ya Dumrul’un sözü hoş gelmedi. “Bak bak, bre kavat benim birliğimi tanımıyor, birliğime şükür kılmıyor, benim ulu dergâhımda (eşiğimde, huzurumda) gezsin benlik eylesin.” dedi. Azrail’e buyruk eyledi “kim yâ Azrail, var ve o deli kavatın gözüne görün, benzini sarart.” dedi. “Canını hırıldat al.” dedi.

    Deli Dumrul kırk yiğit ile yiyip içip otururken ansızın Azrail çıka geldi. Azrail’i ne çavuş gördü ne kapıcı. Deli Dumrul’un gören gözü görmez oldu, tutar elleri tutmaz oldu. Dünya âlem Deli Dumrul’un gözüne karanlık oldu. Çağırıp Deli Dumrul söyler, görelim hanım ne söyler:

    Der:
    Bre ne heybetli ihtiyarsın
    Kapıcılar seni görmedi
    Çavuşlar seni duymadı
    Benim görür gözlerim görmez oldu
    Tutar benim ellerim tutmaz oldu
    Titredi benim canım cûşa geldi
    Altın kadehim elimden yere düştü
    Ağzımın içi buz gibi
    Kemiklerim tuz gibi oldu
    Bre sakalcığı akça ihtiyar
    Gözceğizi fersiz ihtiyar
    Bre ne heybetli ihtiyarsın söyle bana
    Kazam belâm dokunur bugün sana

    dedi. Böyle diyince Azrail’in hiddeti tuttu, der:

    Bre deli kavat
    Gözümün fersiz olduğunu ne beğenmiyorsun
    Gözü güzel kızların gelinlerin canını çok almışım
    Sakalımın ağardığını ne beğenmiyorsun
    Ak sakallı kara sakallı yiğitlerin canını çok almışım
    Sakalımın ağarmasının mânası budur

    dedi. “Bre deli kavat övünüyordun: Al kanatlı Azrail benim elime geçse, öldüreydim, güzel yiğidin canını onun elinden kurtaraydım diyordun, şimdi bre deli geldim ki senin canını alayım, verir misin yoksa benimle cenk eder misin?” dedi. Deli Dumrul der: “Bre, al kanatlı Azrail sen misin?” dedi. “Evet benim” dedi. “Bu güzel yiğitlerin canını sen mi alıyorsun?” dedi. “Evet ben alıyorum.” dedi. “Bre Azrail ben seni geniş yerde istiyordum, dar yerde iyi elime girdin değil mi?” dedi. “Ben seni öldüreyim, güzel yiğidin canını kurtarayım.” dedi.

    Kara kılıcını sıyırdı eline aldı. Azrail’e çalmağa hamle kıldı. Azrail bir güvercin oldu, pencereden uçtu gitti. İnsan oğlunun ejderhası Deli Dumrul elini eline çaldı, kah kah güldü. Der: “Yiğitlerim Azrail’in gözünü öyle korkuttum ki geniş kapıyı bıraktı dar bacadan kaçtı, madem ki benim elimden güvercin gibi kuş oldu uçtu, bre ben onu bırakır mıyım doğana aldırmayınca.” dedi.

    Kalktı atına bindi, doğanını eline aldı, ardına düştü. Bir iki güvercin öldürdü. Döndü, evine gelirken Azrail atının gözüne göründü. At ürktü, Deli Dumrul’u kaldırdı yere vurdu. Kara başı bunaldı, darda kaldı. Ak göğsünün üzerine Azrail basıp kondu. Demin mırıldanıyordu, şimdi hırıldanmağa başladı.

    Der:

    Bre Azrail aman
    Tanrı’nın birliğine yoktur güman (şüphe)
    Ben seni böyle bilmezdim
    Hırsız gibi can aldığını duymazdım
    Tepesi büyük büyük bizim dağlarımız olur
    O dağlarımızda bağlarımız olur
    O bağların kara salkımlı üzümü olur
    O üzümü sıkarlar al şarabı olur
    O şaraptan içen sarhoş olur
    Şaraplıydım duymadım
    Ne söyledim bilmedim
    Beylikten usanmadım yiğitliğe doymadım
    Canımı alma Azrail medet

    dedi. Azrail der: “Bre deli kavat bana ne yalvarıyorsun, Allah Taâla’ya yalvar, benim de elimde ne var, ben de bir emir kuluyum.” dedi. Deli Dumrul der: “Peki ya can veren can alan Allah Taâla mıdır?” “Evet odur.” dedi. Döndü Azrail’e “Peki ya sen ne eylemekli belâsın, sen aradan çık, ben Allah Taâla ile haberleşeyim.” dedi. Deli Dumrul burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

    Yücelerden yücesin
    Kimse bilmez nicesin
    Güzel Tanrı
    Nice cahiller seni gökte arar yerde ister
    Sen bizzat müminlerin gönlündesin
    Dâim duran cebbar Tanrı
    Baki kalan settar Tanrı
    Benim canımı alacaksan sen al
    Azaril’e almağa bırakma

    dedi. Allah Taâla’ya Deli Dumrul’un burada sözü hoş geldi. Azrail’e nidâ eyledi (seslendi) ki “Madem deli kavat benim birliğimi bildi, birliğime şükür kıldı, yâ Azrail, Deli Dumrul can yerine can bulsun, onun canı âzât olsun.” der. Azrail der: “Bre Deli Dumrul Allah Taâla’nın emri böyle oldu ki Deli Dumrul canı yerine can bulsun, onun canı âzât olsun.” dedi. Deli Dumrul der: “Ben nasıl can bulayım, yalnız, bir ihtiyar babam, bir ihtiyar anam ver, gel gidelim, ikisinden biri belki canını verir, al, benim canımı bırak.” dedi.

    Deli Dumrul sürdü babasının yanına geldi. Babasının elini öpüp söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

    Ak sakallı aziz izzetli canım baba
    Biliyor musun neler oldu
    Küfür söz söyledim
    Hak Taâlaya hoş gelmedi
    Gök üzerinde al kanatlı Azraile emreyledi
    Uçup geldi
    Benim akça göğsümü bastırıp kondu
    Hırıldatıp tatlı canımı alır oldu
    Baba senden can dilerim verir misin
    Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın

    Babası der:

    Oğul oğul ay oğul
    Canımın parçası oğul
    Doğduğunda dokuz erkek deve kestiğim aslan oğul
    Penceresi altın otağımın kabzası oğul
    Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul
    Karşı yatan kara dağım gerek ise
    Söyle gelsin Azrailin yaylası olsun
    Soğuk soğuk pınarlarım gerek ise
    Ona içme olsun
    Tavla tavla koç atların gerek ise
    Ona binek olsun
    Katar katar develerim gerek ise
    Ona yük taşıyıcı olsun
    Ağıllarda akça koyunum gerek ise
    Kara mutfak altında onun şöleni olsun
    Altın gümüş para gerek ise
    Ona harçlık olsun
    Dünya tatlı can aziz
    Canımı kıyamam belli bil
    Benden aziz benden sevgili anandır
    Oğul anana var

    dedi. Deli Dumrul babasından yüz bulamayıp sürdü anasına geldi. Der:

    Ana biliyor musun neler oldu
    Gök üzerinde al kanatlı Azrail uçup geldi
    Benim akça göğsümü bastırıp kondu
    Hırıldatıp tatlı canımı alır oldu
    Babamdan can diledim ana vermedi
    Senden can dilerim ana
    Canını bana verir misin
    Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın
    Acı tırnak ak yüzüne çalar mısın
    Kargı gibi kara saçını yolar mısın ana

    dedi. Anası burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

    Anası der:

    Oğul oğul ay oğul
    Dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul
    On ay diyince dünya yüzüne getirdiğim oğul (aslında bu iki mısranın yeri değişiktir)
    Dolma beşiklerle belediğim oğul
    Dolu dolu ak sütümü emzirdiğim oğul
    Akça burçlu hisarlarda tutulaydın oğul
    Pis dinli kâfir elinde esir olaydın oğul
    Altın akçe gücüne dayanarak seni kurtaraydım oğul
    Yaman yere varmışsın varamam
    Dünya tatlı can aziz
    Canımı kıyamam belli bil

    dedi, anası da canını vermedi. Böyle diyince Azrail geldi Deli Dumrul’un canını almağa. Deli Dumrul der:

    Bre Azrail aman
    Tanrı’nın birliğine yoktur güman (şüphe)

    Azrail der: “Bre deli kavat daha ne aman diliyorsun, ak sakallı babanın yanına vardın can vermedi, ak bürçekli ananın yanına vardın can vermedi, daha kim verecek.” dedi. Deli Dumrul der: “Hasretlim vardır, buluşayım.” dedi. Azrail der: “Bre deli hasretlin kimdir?” Der: “El kızı helâllim var, ondan benim iki oğlancığım var, emanetim var, ısmarlayacağım onlara, ondan sonra benim canımı alasın.” dedi.

    Sürdü helâllisinin yanına geldi, der:

    Biliyor musun neler oldu
    Gök yüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi
    Benim beyaz göğsümü bastırıp kondu
    Benim tatlı canımı alır oldu
    Babama ver dedim can vermedi
    Anama vardım can vermedi
    Dünya şirin can tatlı dediler
    Şimdi
    Yüksek yüksek kara dağlarım sana yaylak olsun
    Soğuk soğuk sularım sana içme olsun
    Tavla tavla koç atlarım sana binek olsun
    Penceresi altın otağım sana gölge olsun
    Katar katar develerim sana yük taşıyıcı olsun
    Ağıllarda beyaz koyunum sana şölen olsun
    Gözün kimi tutarsa
    Sen ona var
    İki oğlancığı öksüz koyma

    Der:

    Ne diyorsun ne söylüyorsun
    Göz açıp da gördüğüm
    Gönül verip sevdiğim
    Koç yiğidim şah yiğidim
    Tatlı damak verip öpüştüğüm
    Bir yastıkta baş koyup emiştiğim
    Karşı yatan kara dağları
    Senden sonra ben neylerim
    Yaylar olsam benim mezarım olsun
    Soğuk soğuk sularını
    İçer olsam benim kanım olsun
    Altın akçeni harcar olsam benim kefenim olsun
    Tavla tavla koç atını
    Biner olsam benim tabutum olsun
    Senden sonra bir yiğidi
    Sevip varsam beraber yatsam
    Alaca yılan olup beni soksun
    Senin o nâmert anan baban
    Bir canda ne var ki sana kıyamamışlar
    Arş şahit olsun sekizinci kat gök şahit olsun
    Yer şahit olsun gök şahit olsun
    Kadir Tanrı şahit olsun
    Benim canım senin canına kurban olsun

    dedi. Razı oldu.

    Azrail hatunun canını almağa geldi. İnsan oğlunun ejderhası eşine kıyamadı. Allah Taâla’ya burada yalvarmış, görelim nasıl yalvarmış:

    Der:

    Yücelerden yücesin
    Kimse bilmez nicesin
    Güzel Tanrı
    Nice cahiller seni gökte arar yerde ister
    Sen bizzat müminlerin gönlündesin
    Dâim duran cebbar Tanrı
    Ulu yollar üzerine
    İmaretler yapayım senin için
    Aç görsem donatayım senin için
    Alırsan ikimizin canını beraber al
    Bırakırsan ikimizin canını beraber bırak
    Keremi çok kadir Tanrı

    dedi. Hak Taâlaya Deli Dumrul’un sözü hoş geldi. Azrail’e emreyledi: “Deli Dumrul’un babasının anasının canını al, o iki helâlliye yüz kırk yıl ömür verdim.” dedi. Azrail de babasının anasının derhal canını aldı. Deli Dumrul Yüz kırk yıl daha eşi ile ömür sürdü.

    Dedem Korkut gelip destan söyledi deyiş dedi. “Bu destan Deli Dumrul’un olsun, benden sonra alıp ozanlar söylesin, alnı açık cömert erenler dinlesin.” dedi.
    Dua edeyim hanım: Karlı kara dağların yıkılmasın. Gölgeli kaba ağacın kesilmesin. Taşkın akan güzel suyun kurumasın. Kadir Tanrı seni nâmerde muhtaç etmesin. Ak alnında beş kelime dua kıldık, olsun kabul. Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammed’e bağışlasın hanım hey!...


    Dede Korkut Hikayeleri

    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder

    -> "Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
    -> "Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.
    -> Yorum yazarken anlaşılır olmaya ve Türkçe yazım kurallarına uymaya çalışınız!

    loading...

    Uyarı

    Bu sitedeki içerikler tanı ve tedavi amaçlı değil, tamamen bilgilenme ve sağlıklı kalma konusunda tavsiye amaçlıdır. Burdaki bilgilerin tanı ve tedavi amaçlı kullanılmasından doğacak sonuçlardan sitemiz sorumlu tutulamaz. Sağlık ile ilgili bir probleminiz olması durumunda bir doktora başvurmalısınız.


    Bilgitc.blogspot.com makale ve sağlık yazılarınızın telif hakkını gözetmektedir. Eğer yazınızın bu sayfada yer almasını istemiyorsanız veya belirli bir kaynağa yönlendirilmesini istiyorsanız lütfen bu linke tıklayarak bizimle temasa geçin

    İletişim Formu

    Ad

    E-posta *

    Mesaj *